Türkiye, 15 Temmuz’da bir darbe girişimiyle sarsıldı. Bu teşebbüsü anlamak için Türkiye’de darbelerin bugüne kadar niçin yapıldığına bir göz atmak gerekecektir.
Türkiye’de darbeler; hükümeti devirmek, iktidara çeki düzen vermek, iç kargaşayı dindirmek, varsa bozulmuş iktisadı düzeltmek, işleyemez olan devlet çarkına işlerlik kazandırmak, devlet bağlı bulunduğu uluslararası ittifaklardan çıkmışsa tekrar bunu temin etmek vb. için yapıldı.
15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra, bu işe kalkışanlar, onlara yardım ve yataklık edenler, onları besleyen, destek veren vb.lerine karşı bir mücadele başladı/başlatıldı. Örgütün ne olduğu ve nasıl oluştuğu kadar onunla mücadele konusu da tartışmalıdır, anormallikler üzere bina edilen bu örgüte karşı mücadele zordur.
Devlet-Millet Kaynaşmasından Kopuş
Cumhuriyet kurulunca, halk ile devlet ricali farklı farklı kulvarlara yöneldi. Halk süregelen düşünüş ve işleyişi bir türlü bırakmak istemedi. Devlet ricali ise; yeni bir medeniyete doğmuş gibi, yeni bir dünya keşfetmiş gibi, sıfırdan bir devlet kuruyormuş gibi bir yapılanmaya yöneldi. İdareci kadro yeni yapılanmayı kurarken eskiden /Osmanlıdan kaçmayı kurtuluş sandı, çünkü emperyalistler, yeni devlet şeklini öyle sunumla sundular ki, eğer Osmanlıdan kurtulursanız bütün problemleriniz biter.
İslâm dünyasının içine düştüğü açmazdan kurtulması için çare arayışını sürdüren aklı erenler değişik yol ve yöntemler önermişlerdir. Her bir düşünür bulunduğu yer ve zamana göre bir gayret gösterdi, elan da gösteriyor. Bize en yakın olanların etkisi biraz daha fazladır, geriye doğru gidişte ise etki azalır. İslâmî mücadelenin aslı da bu çare arayış şekilleridir.
“Her çağda, hakikatin sesine dayanamayıp, sağladıkları durumların sarsılmasından korkan bir takım fayda ortaklıkları, tehdide, kışkırtıcılığa ve hileye başvururlar. Bunlar fitne mimarlardır.”
[Sezai Karakoç, Sütun, 155]
15 Temmuz “Darbe Teşebbüsü”, Türkiye için bir dönüm noktası oldu, bulunduğu konum altüst oldu. Dayandığı ülke içi ve uluslararası tüm değerlerin ve ortaklıkların altından toprak kaydı ve havada kaldı.
Toplum-Din İlişkisine Bakışlar
İslâm’ın hedefini, gayesini, gönderiliş sebebini ve özelliklerini bilemeyen kişi, toplum, devlet, medeniyet, halkı Müslüman olan ülkelerde siyaset yürütürse, kendi toplumundan ve coğrafyasından kopar, halkı ile arasına uçurumlar girer.
“Darbe Teşebbüsü”nün ana mihveri, FETÖ terör çetesi olarak vitrine konuldu. Bu çete, devletin tüm kurum ve kuruluşlarına, kritik yerlerin en mühim noktalarına yerleştirilmiştir. Uzun bir zaman beklemiş/ bekletilmiş, zamanı geldiğinde de tüm hücreler harekete geçirilmiştir. O zamana kadar da hiç renk vermemişlerdir.
Aşağıda FETÖ’nün nasıl bu hale geldiğine ve bunları nasıl yapabildiğine değineceğim.
Bu yapılanma;
Üzerine Oturduğumuz Mirasın Farkına Varmak
“Batıdaki “science” ile İslâm’daki “ilim” arasında hiç bir benzerlik yoktur. Science’ın kökeninde tabiat varken, ilmin kökeninde vahiy vardır.”
[Abdurrahman Aslan, Müslümanların Modernleşmesi, Medeniyet Vakfı Sohbetleri, 27 Şubat, 2016]
Kendi öz kültürümüze, tarihimize, coğrafyamıza dönmenin neler kazandıracağını da hesaplamamız gerekecektir.
Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan etme cüdâ beni
Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni
Fuzuli
Bilimsel Gelişme-Geliştirme Tarzındaki Kopukluk
Teknik ve sosyal gelişmelerin, ilerlemelerin kendi kanunları vardır, ama hepsinin üstünde, onları yönlendiren ve yöneten bir akıl vardır. Merkeze neyi koyarsanız gelişme o istikamette yürür. En bağımsız ve tarafsız olan veya görünen bilimler bile -mesela matematik- nerede ve ne için kullanıldığı çok mühimdir ve bu niyet belirleyicidir. Bilimi din karşıtlığına oturtursanız bilim geliştikçe dinden koparsınız diye bir ön kabulünüz olur ve dünyadaki bilimsel gelişmeleri o gözle okur ve öyle bilim adamı olmaya çalışırsınız.
İnsanlık adına ürperiyorum…
Müslümanlar adına ürküyorum…
Ülkem adına hayıflanıyorum…
Olup bitenleri salim kafayla değerlendirmek istediğim andan itibaren beynim uyuşuyor, terliyorum, dengem bozuluyor…