Her kavramın kullanım alanı ve kullanım şekli vardır. TDK sözlüğüne göre kargaşa; Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu, anarşi. Kalabalık, düzensizliğin yol açtığı karışıklık, kaos... Lisan ile dilin aynı anlamda...
Büyük bir felakete duçar olduk. Tarihin gördüğü büyük felaketlerden birini yaşıyoruz. Coğrafyamızın kaderi budur galiba. Maddi manevi fay hatları bizi kuşatmış, ama bu afetin, bu felaketin tarifi zor, şakaya, ihmale, hafife gelir tarafı yok. Her eve her aileye, her düşüncedeki insana dokundu. Felaket ayırım yapmadı, bizim birbirimize karşı takındığımız düşmanca tavırları felaket, önemsemedi, hepimizi hizaya soktu.
Pandemide dünyayı hizaladı, bu afet de Türkiye ve bölge insanımızı hizaladı. Coğrafyanın insan kaderini nasıl etkilediğini gördük. Coğrafyadan kaçamayacağımıza göre bu coğrafyanın şartlarına göre bir hayat tarzı oluşturmamız lazım gelir, bundan kaçamayız.
Kader daima son sözünü söyler, biz kendi payımıza yapanı yaparız ama biliriz ki kaderin (bizim çalışmamızın ve gayretimizin) üstünde de bir kader vardır. Ne yaparsak yapalım İlahi kader sonunda her şeyi düzenler. Müslüman olarak ilahi kadere ve ilahi adalete güveniyoruz, bu inanç ve anlayış, tedbiri elden bırakmak olarak anlaşılmamalıdır. Biz bir tedbir alırız ilahi kader tedbirimizin hilafına hükmünü icra edebilir. Biz yapıp ettiklerimizden sorumluyuz, kadere burnumuzu sokamayız, sokmaya çalışsak da neticeye etki etmez.
Öyle ise biz işimize ve vazifelerimize odaklanmalıyız. Şu an işimiz bu büyük afette ne yapabiliriz, kimin elinden ne geliyorsa onu asla ihmal etmemeli ve de küçük görmemelidir.
Herkesin kendi imkan ve yeteneklerine göre yapabileceği şeyler vardır. Bunları sonuna kadar icra etmelidir. Burada insanlığı merkeze alarak hareket etmeliyiz. Deprem nasıl ayırım yapmadıysa biz de ayırım yapmamalıyız.
Her birimiz evimizi açmak dahil deprem bölgesindeki insanlara kucağımızı açmalıyız. Evimize dönüp ne kadar yersiz ve gereksiz şeyler biriktirdiğimizi gözden geçirmeliyiz. Biriktirmenin, istiflemenin, evi eşya ile doldurup kendimizi eşyanın hizmetçisi yaptığımızın farkına varmalıyız. Belki bu, kalan ömrümüze çekidüzen vermeye de yarayabilir.
İlk önceliğimiz, bu afetin ağır imtihanını veren insanımıza nasıl ve ne şekilde yardımcı olabileceğimiz olmalı. Bu afet üzerinden itibar devşirme tenezzülünde asla bulunmamalıyız.
Afet üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışanlara asla prim vermemeliyiz. Bir insanlık dramı yaşıyoruz bundan maddi manevi çıkar sağlamamalıyız. Düzgün ve Allah rızasına uygun bir çalışma yapar isek o çalışma zaten kendi semeresini verir. Ayrıca bu çalışmadan farklı bir şeyler devşirmeye çalışmak, gayretin ve çalışmanın bereketine ket vurur. Buna asla tevessül etmemeliyiz, edilmemelidir.
Afetin büyüklüğü ve yaygınlığı işleri, çalışmaları zorlaştırıyor. Bunun farkına varmalıyız. Bir işleyiş var bu işleyişi zorlaştırmaya değil yardımcı olmaya çalışmalıyız.
Ayrıca dua etmeyi de ihmal etmemeliyiz. Duanın ve Allah’ın yardımının her şeyi bir anda değiştirebileceğine inanmalıyız. Afeti veren Allah, onu dilerse anında durdurabilir. Şunu da unutmamalıyız ki, her zorluk beraberinde bir kolaylık getirebilir. Çokça İnşirah suresini okumayı da ihmal etmeyelim.
(Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?
Senin şânını yükseltmedik mi?
Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
Ancak Rabbine yönel ve yalvar. (İnşirah 1-8)
Tarihin ender gördüğü bu yaygın ve ani afet, bu bar-ı gıran, belimizi büken ve omuzlarımızı çökerten çekilmesi takatimizi aşan bu ağır yük de bir gün sona erecek. O güne kadar yorulmadan ara vermeden, planlı ve programlı diğer insanlarla ortak hareket ederek çalışmalarımıza devam edersek Allah bize bir kolaylık gösterecek. Zorluk iki kolaylık arasındadır, unutmayalım.
Bir şey daha unutmayalım, arazideki gerçek hayat daima belirleyici olur, bu afet anında kimin ne kadar becerikli ve koordineli iş yapabileceğini de açığa çıkarır.
Haydi kendimizi gösterme zamanı.
Kâzım Sağlam