• KARGAŞA DÖNEMİNİN AHVALİ

      Her kavramın kullanım alanı ve kullanım şekli vardır. TDK sözlüğüne göre kargaşa; Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu, anarşi. Kalabalık, düzensizliğin yol açtığı karışıklık, kaos... Lisan ile dilin aynı anlamda...

DUYURULAR

ÜMMET İLE BERABER OLMAK

Bismillahirrahmanirrahim

Alemlerin Rabbi olan, bütün kainatı şahsi tasarrufunda dilediği gibi evirip çeviren Allah-u Teala hazretlerine sonsuz hamd-u senalar olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav)’e ve onun şerefli ashabına, aile bireylerine ve Peygamberimizin mübarek ayak izini takip eden bütün müminlere salat ve selam olsun.

Allah Ramazanınızı mübarek kılsın. Bizi Ramazan’a kavuşturduğu gibi bayrama da kavuştursun. Ramazanları bayramlarını ve Allah’ın bütün mübarek günlerini İslam ümmeti için hayırlı eylesin.

Değerli kardeşlerim sohbetimin konusu ümmet. Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Allah’ın bize inzal buyurmuş olduğu birkaç ayeti kerimeyi hatırlatarak başlayacağım. Sonra buradaki arkadaşlarımızın çoğunun bildiği ancak tekrarında fayda gördüğüm bir fotoğraf sunmaya çalışacağım. Peşinden de İslam ümmetinin halini yansıtan bu fotoğrafın daha güzel hale gelmesi için neler yapmamız gerektiğine ilişkin bazı tavsiyelerde bulunacağım. Cenab-ı Hak konuşmamızı bereketli kılsın, kendi rızasına uygun bir konuşma olmasını nasip etsin.

Sevgili Kardeşlerim. Kur’an-ı Kerim’in Enbiya Suresi'nde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor. “Sizin şu ümmetiniz tek bir ümmettir ve ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.” (Enbiya, 92) Dikkat edilirse Müslümanların tek bir ümmet olduğu beyan edildikten sonra Allah’ın bütün insanların rabbi olduğu beyan edilmiş ve kendisine ibadet edilmesi söylenmiştir. Müslümanlardan ayrı ümmet olmadıkları, Allah’a ibadet etmeleri ve ümmet olmanın şuuruna varmaları istenmiştir. Bundan sonra gelen ayet-i kerimede bu ilahi emre uygun hareket etmeyenler için Cenab-ı Hak bir beyanda bulunarak diyor ki: “Onlar işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize dönecekler.” (Enbiya, 93) İnsanlar ne kadar ümmet olduklarını unutsalar da işlerini aralarında parçalasalar da hepsinin döneceği yer Cenab-ı Hakk’ın huzurudur. “Her kim de mümin olarak güzel işlerde/amelde bulunursa onun çalışmasına nankörlük yapılmaz. Biz onların hepsini yazmaktayız” (Enbiya, 94) Bu ayete göre bizim kırmızı çizgimiz mümin olmamızdır. Cenab-ı Allah müminlerin amellerini yazıyor ve salih amellerine karşı onlara nankörlükte bulunmuyorsa biz de müminleri hayırlı amel işlediğinde görmezden gelmeyerek onlara karşı asla cephe almayacağız.

Değerli kardeşlerim benzer bir ayet-i kerimede Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir, ben de sizin Rabbinizim. O halde benden sakının.” (Enbiya, 52) Peşinden gelen bir sonraki ayet-i kerimede “Onlar kendi işlerini aralarında paramparça ettiler. Herbir grup, kendi ellerinde olanla yetinip sevinmektedir.” (Enbiya, 53) buyruluyor. Bu da müminlerin ümmet bilincini kaybettikleri zamanki durumunu kınayan bir ifadedir. Değerli kardeşlerim, dünya üzerinde farklı farklı cemiyetler, cemaatler, vakıflar, dernekler, siyasi çalışmalar bulunmaktadır. Hemen hemen hepsi kendi yaptıklarından çok mutlu, çok memnundur. Böyle olduğu için de İslam ümmetinin o devasa gücünde uzak zayıf ve paramparça durumdadır.

Şimdi sizlere beş-altı ülkenin fotoğrafını kısa kısa sunmak istiyorum. Ümmetin bugünkü yeryüzündeki durumu ne olduğunu çok kısa bir şekilde arz edeceğim.

Öncelikle Filistin. Filistin Müslümanların yaklaşık yüz yıllık problemidir. Ağırlıklı olarak da yetmiş yıldır kardeşlerimizin katliama uğradığı toprak parçasıdır. Son yüzyıldır en büyük ve en çetin direnişi göstermiş olan, ümmetin en azimli, en kararlı ve en iyi evlatlarının yaşadığı toprak parçasıdır. İsrail dilediği zaman Filistin topraklarına giriyor, dilediği kadar kişiyi öldürüyor, dilediği kadar kişiyi hapse atıyor, dilediği zamanda Filistin’den çıkıyor. Bu duruma karşı İslam ümmeti çok ciddi bir şey yapamıyor. Hatta şuan katliamlara o kadar çok alışıldı ki kınamayı bile bıraktılar. Orada bizim kardeşlerimiz katledilirken ümmetin büyük çoğunluğu bunu unutmuş durumdadır. Ama Allah’a hamd olsun ki tüm bunlara rağmen orada direnen yiğit Müslüman kardeşlerimiz var.

Yemen’de iki büyük gücün desteklediği Müslümanlar yaklaşık beş senedir birbirini öldürüyor. Çocukları öldürüp, kadınların esir alıyorlar. BM’nin raporuna göre şuanda Yemen’de 8 milyon 250 bin insan açlıktan ölme riski ile karşı karşıya. Niçin? Fırkacılık yüzünden bu katliamlar.

Yemen’de Müslümanları birbirine düşüren ve katliamlardan sorumlu olan iki ülke var. Bunlardan biri Suudi Arabistan bir diğeri İran. İslam devleti olduğunu iddia eden bu iki büyük güç Müslümanları katlediyor.

Bir başka ülke Irak. Mezhep savaşları yüzünden Irak’ta yüzbinlerce insan katledildi.

Bir başka ülke Myanmar. Belki İslam ülkesi değil ama Müslümanların yaşadığı coğrafya olarak Myanmar, Arakanlı Müslümanlar İslam ümmetinin meselesidir. Sadece Müslüman oldukları için uğradıkları kıyımı biliyorsunuz.

Türkistan’da Müslümanların çocuk sahibi olmaları bile yasak. İstendiği takdirde oruç yasaklanabiliyor.

Hindistan’da 200 milyonun üzerinde Müslüman var ve özellikle Keşmir’deki Müslümanlar Hinduların baskısı altında katlediliyor.

Bütün dünyada insanlar zenginleşirken Afganistan’da insanlar fakirleşiyor. Dünyada ortalam yaşam süresi yükselirken, Afganistan’da ise düşüyor. Afganlı Müslümanları önce Ruslar öldürdü, sonra birbirlerini öldürdüler, şimdi Amerikalılar öldürüyor.

İslam dünyasında üç tane önemli ülke bulunmaktadır. Bunlar Türkiye, İran ve Mısır’dır. Bu üç ülkenin medeniyet inşa etme, yeryüzünde yeniden söz sahibi olma potansiyelleri vardır. Diğer ülkelerin bu ülkeler kadar imkânı ve potansiyeli maalesef bulunmamaktadır.

İran maalesef Suriye’de ümmet anlayışına uygun bir politika gütmedi ve hala da gütmüyor. Yemen’deki katliamda İran’ın parmağı var. Ama buna rağmen şimdi Amerika’nın kendisine uygulamak istediği yaptırımlarla karşı karşıya İran. Biz İran’ı Yemen’de ve başka yerlerde doğru hareket etmedi diyerek Amerika’nın ona yaptığı yaptırımları asla tasvip edemeyiz. Herkim ki bu ümmetin bir parçasına saldırsa, ümmetin o bölümü yanlış hareket etse de biz onun yanında yer alırız. Amerika’ya karşı İran İslam ümmetinin bir parçasıdır. Ancak yanlışlarını biz yine dile getireceğiz. Dolayısıyla İslam ümmetinin geleceğine ilişkin şuanda İran’daki yönetimden çok faydalı ve güzel ameller beklemiyorum. Biraz önce arz etmeye çalıştığım gibi kim ki mezhep ve fırka hastalığına tutulur ise Allah onun ümmete karşı bir bereket meydana getirmesini önler. İran şuanda bu durumu yaşıyor.

Mısır İslam dünyasının en önemli ülkelerinden birisidir. Fakat büyük bir askeri darbe yedi ve yediği bu darbeden sonra bir daha kendisine gelemedi. Dolayıyla şuan için İslam ümmetine kol kanat gerecek bir durumda değil.

Son olarak Türkiye’den bahsetmek istiyorum.Türkiye bildiğiniz üzere İslami ilkelerle yönetilen bir ülke değil. Ancak bu saydığımız kendisine İslam ülkesi denilen ülkelere kıyasla hepsinden daha adil, hepsinden daha merhametli, hepsinden daha şefkatli, hepsinden daha çok İslam ümmetine el uzatan bir ülke konumundadır. Ben “İslam devletiyim, şeriatı uyguluyorum.”sözlerine bakmam. Suriye-Irak İslam devletiyim deyip de bütün projesini Müslümanları öldürmeye hasreden DEAŞ gibilerin sözlerine itibar etmem, onların amellerine bakarım. Kim Filistinli kardeşimin elinden tutuyor, onların katledilmesine karşı kim sesini yükseltiyorsa, kim Myanmar’a gidiyor ve onları dünyanın gündemine getiriyorsa ve kim ümmetin yanında yer alıyorsa ben ona bakarım. Böyle baktığım zaman içimde yaşadığımız bu toprakların hala ümmetin umut ışığı olduğunu görüyorum. Ümmetin gözü burada. Sırf ümmete saygı için ümmeti sevdiğimiz için bu ülkeye sahip çıkalım. Ben biraz da Mehmet Akif’in çok güzel ve veciz bir şekilde ifade ettiği şu dizelerden dolayı bizim ülkemizin bu halde olduğuna inanıyorum. “Şüheda fışkaracak toprağı sıksan şüheda.” diyordu Akif. Demek ki bizim ülkemizde çok şehid var ve dolayısyla şehidlerin bereketi var. Halkımızda gerçekten ümmetçilik açısından dünyadaki en öncü bir halk. Kendisi fakir de olsa gelen fakire fukaraya yardım eden bir halk. Allah bizim ülkemizi gerçek İslam ahlakı, gerçek İslam anlayışı ve gerçek vahiy ile buluştursun. Her kim ki ülkemizde Allah’ın dini için çalışıyorsa ümmetin menfaati için çalışıyorsa Allah da onlara yardım etsin, onların gücünü arttırsın, ümmetin bu umut ışığını söndürmesin.

Sevgili kardeşlerim, ben çok kısa bir şekilde İslam ümmetinin durumunu sizlere arz etmeye çalıştım. Mevzu böyle olunca Allah-u Teala’nın bizim üzerimize yüklediği yük farkında olalım ya da olmayalım çok ağır. Onun için ben son zamanlardaki konuşmalarımda diyorum ki her şeyi bırakın, ümmetin derdi ile dertlenin. Bu İslam ümmetinin derdi ile dertlenmeyen İslam ümmetine hiçbir şey katamaz, onlara bir şey veremez. İstediği kadar büyüsün, gelişsin kendisine İslami isim versin, İslam ümmetinin derdini kalbinde hissetmeyen bu acıyı gerçek manada duymayan ümmet olma konusunda ciddi çalışması olmayan hiçbir İslami çalışmanın geleceği yoktur. Olsa da İslami çalışma vasfını kaybeder. Onun için Cenab-ı Hak’a dua edelim. Allah bizi bu ümmeti İslam ümmetinin acısı ile acılandırsın, Cenab-ı Hak bizi ümmetin kalbi ile birlikte atan kalplere sahip kılsın. 

Birçok Müslüman kardeşim ümmeti küçük görüyor, tahkir ediyor, onların hiçbir şeyden anlamaz cahil kimseler olduğunu zannediyor. Bu görüş hiçbir Müslümana yakışmaz. Bu ümmet başındaki liderler düzgün olursa Allah için canını da verir, malını da verir, gereken bütün fedakârlığı da yapar. Tarih hep buna şahittir. Yeter ki liderlikler İslam yolunda, Allah yolunda çalışsın. Bu bakımdan İslam ümmetini asla küçümsemeyelim. Hasan el Benna “Bizim için ümmetin iradesi ve ümmetin siyasi birliği önemlidir.” diyor. Bu yüzden ümmet bir tarafa bakarken İslami çalışmalar başka bir tarafa bakamazlar. Buna fıkıh ilminde Sevad-ı Azam denir. Ümmetin gittiği yoldan gitmeyenler kaybedecekler. Onun için de ümmetin acısını içinde hisseden insanlar ümmetle beraber yürüyecekler, ümmetin gittiği yere gideceklerdir. Allah o zaman bize çok büyük başarılar nasip edecektir inşallah.

Değerli kardeşlerim İslam toplumunun o kadar büyük meseleleri varken bizler nelerle meşgul oluyoruz? Hangi tartışmaları yapıyoruz? Biz ümmetinin yanında mıyız yoksa dışında mıyız? Herkes aynanın karşısına geçerek bu soruyu kendine sorsun.

Yüce Kitabımız’da “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” (Al-i İmran, 103) buyruluyor. Ümmet ayrılmayacak, parçalanmayacak, birbirine bahane bulmayacak, birbirlerinin kötülüklerini eksikliklerini aramayacak. Ümmet demek budur.

Ümmet kelimesi Arapça’da anne kelimesi ile aynı kökten “Umm” kökünden geliyor. Bir anne evlatlarını yaramazlık yaptı diyerek ölüme terk edemez, hastanede bırakıp kaçamaz ise ümmetin ferdleri de birbirine karşı şefkat ve merhamette bir anne gibi davranmalıdır.

Müslümanların kırık plak gibi sürekli aynı konuları tartışmalarını ümmet anlayışına asla uygun bulmuyorum. İslam ümmetini seveceğiz. Bu ümmeti sevenleri de seveceğiz. İslam ümmeti karşı düşman olanlarla dostluk kurmayacağız. İslam ümmetinin meselelerine çok karışmayarak düşmanlık yapmayıp yeri geldiğinde dostluk yapanlara karşı ise dostluk ilişkileri kurarız. Gayri müslim olduğu halde Filistin davasında adaletli davranan bir toplulukla iyi ilişkiler kurarız. Kısacası ümmetle aynı şarkıyı söylemek, aynı melodiyi mırıldanmak, aynı duayı yapmak, aynı davette bulunmak bizim için birinci vazifedir. Bunu yaptığımız takdirde geleceğimizi teminat altına alabiliriz. Yoksa hepimiz birden yok olur gideriz. Akif şiirinde dediği gib

“Girmeden bir millete tefrika düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

Müslüman olarak bu şartlarda vazifemiz nedir? Öncelikle Müslümanların İslam ümmetinin geleceğini kurtarmaya hiçbir faydası olmayan boş tartışmaları terk ederek iş yapmaları lazım. Büyük hedeflerimiz olmalıdır. Rüyalarınız büyük olsun, hayalleriniz büyük olsun. İnsanlığı kurtaracak olan bizim davetimiz ise o iddianın sahibi olarak o iddiaya da uygun davranışlar içerisinde bulunmalıyız. Büyük hedefleri olanlar küçük tartışmaların içerisinde olmazlar.

Bu ümmetin her bir ferdi çok çalışacak. Ayet-i Kerime’de “İnsan için çalışmasından başka hiçbir mükafat yoktur.” (Necm, 39) buyruluyor. Allah mümin olsun kafir olsun münafık olsun her kim çalışırsa ona mükafatını verir. Türkiye’ye şöyle baktığınız zaman gerek siyasi partilerden, gerek vakıflardan kim çalışıyorsa o ilerliyor. Kim de çalışmıyorsa o da geriliyor. Sadece söz üreten hiçbir liderin peşinde insanlar koşmaz.

Çok okuyacağız. Dünyanın nereye gittiğini çok iyi bilmek için çok okuyacağız ki öngörümüz güçlü olsun. Cahillerin bir araya getirdiği bir topluluktan gerçek manada bir İslam daveti asla ortaya çıkmaz.

Çok düşüneceğiz. Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerim’de birçok yerde bize düşünmemiz gerektiğini söylüyor. İslam ümmetinin çocukları çok düşünecek, çok soru soracak. Sloganik, ezberci gençliğin geleceği olmaz. Okuyan, tedebbür eden, tezekkür eden, proje üreten insanlara Cenab-ı Hak yardım eder.

Bütün bunlarla beraber çok ibadet edeceğiz. Çok ibadet edeceğiz ki Allah’a yakın olalım. Allah’a yakın olduğumuz takdirde bir tasallut anında, başımıza bir tehlike geleceği zaman Allah’ın yardımı bizimle olur. Çünkü Cenab-ı Hak’ın rahmeti ve nusreti olmazsa sadece kendi çalışmalarımızla İslam ümmeti bulunduğu durumdan kurtulmaz.
Bütün bunları yapan insanlara Allah hikmet verir. Ayet-i kerimede buyrulmuştur ki: “Allah kime dilerse ona hikmet verir. Hikmet verilen kişiye de çok hayr verilmiştir.” (Bakara, 269) Hikmet, isabetli görmek, isabetli fikirler üretmek, isabetli kararlar alarak isabetli tarafta yer almaktır.

Bütün bunlarla beraber çok dua etmemiz de lazım. Hem kendimiz için hem çocuklarımız için hem de İslam ümmetinin çocukları için çok çok dua etmeliyiz. Çünkü ibadetin ve kulluğun özü ve özeti duadır. Allah İslam ümmetine yardım eylesin, Allah bizi bu ümmete yardım edenlerden eylesin. Allah İslam ümmetine yardım edenlere güç ve kuvvet versin. Bizi de o yardım edenlerden eylesin.

İslam ümmeti ötekini iyi belirlemelidir. Ötekisini yani rakibini, mücadele ettiği kişiyi düzgün belirlemeyen insanlar iç çatışmalarla birbirlerini yer. Bizim ötekimiz bu ümmetin düşmanı olanlardır. Gece gündüz bu ümmeti plan ve projelerle yok etmeye çalışanlardır. Ötekimizi doğru tespit ettikten sonra da müminlere karşı içimizde hiçbir kin bırakmamalıyız. Çünkü müminler bizim ötekimiz değil kardeşimizdir. Biz aynı ümmetin parçasıyız.

Bütün bunlardan sonra Allah’a tevekkül, Allah’a güven, O’na itimat O’nun dışında hiçbir beşeri gücün önünde eğilmemek bu ümmetin şiarı olacaktır.

Cenab-ı Hak bu mübarek günler hürmetine İslam ümmetine yardım eylesin, bizlere de yardım eylesin, kalplerimizi temizlesin. İçimizde birbirimize karşı husumet bırakmasın, kin bırakmasın. Cenab-ı Allah, hepimizin yardımcısı olsun.

02.06.2018 / İstanbul

Ömer Küçükağa

tefsir dersi 2020

whatsapp takip edin

Yazanlarımız