
Gençler için -gençlik için- yeni nesil için ülkenin geleceği denilir. Gençliğimizin geleceği acaba aydınlık mı?
Yoksa karanlık ve bîkarar mı?
Yeni neslin temayülleri, meslek edinme biçimleri, idealleri/ideal yoksunluğu, sadakatleri, fedakarlıkları... bunları tek tek ele alıp değerlendirebiliriz. Bunlara dili kullanma tarzı da dahil.
Benim üzerinde durmak istediğim başka bir mesele var.
Meslek edinme istekleri, biçimi...

Her kavramın kullanım alanı ve kullanım şekli vardır.
TDK sözlüğüne göre kargaşa; Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu, anarşi. Kalabalık, düzensizliğin yol açtığı karışıklık, kaos...
Lisan ile dilin aynı anlamda kullanıldığı erbabınca bilinir.
Kargaşa, önce dilimize/lisanımıza bulaştı. Kullandığımız kelime/sözcükleri, gelişi güzel kullanır olduk.
Lisanın özensiz/itinasız kullanımı, zihne sirayet eder ve zihin kargaşasına ortam hazırlar. Zihin kargaşası, kalp kargaşasına da etki eder. Dil/lisan bozulunca zihne, zihin bozulunca kalbe sirayet eder, hal böyle olunca ortaya ne olduğu belirsiz/karışıklık bir toplum meydana gelir.
Hayatın iniş-çıkışları, ruhumuzun iniş-çıkışlarının dünyamıza aksetmesidir. Bu hali en iyi Ramazan'da ve Bayramlarda yaşarız.
Ruhumuz Ramazan'la yücelere erişti ve şimdi yücelerden bir kutlu kutlamayla yere, gerçeğe, hayatın acı taraflarına inişe hazırlanıyor, bayram bu inişe geçişin merasimidir.
Müslümanlar olarak, İslâm milleti/ümmeti olarak Allah'ın bize lütfettiği Ramazan nimetini/hazinesini geride bıraktık. Bütün gücümüz ve içtenliğimizle Ramazan'ı yaşamaya, gereklerini yerine getirmeye çalıştık. Bu Ramazanımız Depremin getirdiği bir imtihan gölgesinde geçti. İnşaallah, taat ve ibadetlerimiz, deprem dolayısıyla yapmaya çalıştıklarımız kabul edilmiştir. Allah bizleri riyadan, gösterişten, enaniyetten, farkına varmadan kişisel davranıp birliği bozmaya yönelik hareketlerden muhafaza eylesin. Başta ülkemizdeki Müslümanların birlik içinde hareket etmeyi, sonra diğer Müslümanlarla bir olmayı nasip eylesin bu hususta gayret gösterenlerden eylesin.

Fıtrat üzere yaşayanlara, insanlığını muhafaza edenlere ve tüm Müslümanlara çağrımdır!
- Adaleti koruyunuz. Adalete zulüm bulaştırmayınız. Adil insanların adaletine sahip çıkınız.
- Zalimlere meyletmeyiniz. Zulme karşı çıkınız, zalimler içinden bir zalim seçerek sadece onu hedefe koymayınız. Zulmün her türlüsüne karşı çıkınız. Kendinizden başlayarak içinizdeki zulümleri temizleyin. Kademe kademe dünyada zulüm bitinceye kadar mazlumların hakkını koruyun. Mazlum olmaya da heveslenmeyin.

Büyük bir felakete duçar olduk. Tarihin gördüğü büyük felaketlerden birini yaşıyoruz. Coğrafyamızın kaderi budur galiba. Maddi manevi fay hatları bizi kuşatmış, ama bu afetin, bu felaketin tarifi zor, şakaya, ihmale, hafife gelir tarafı yok. Her eve her aileye, her düşüncedeki insana dokundu. Felaket ayırım yapmadı, bizim birbirimize karşı takındığımız düşmanca tavırları felaket, önemsemedi, hepimizi hizaya soktu.

Hayata, eşyaya, olaylara, kâinata bakış biçimleri ve anlayış biçimleri vardır. Aslına bakılırsa anlayış biçimleri bakış biçimlerini belirler. İnanç/düşünce, hayat tarzı, öncelikleri, neye nereden ve nasıl baktığını şekillendirir.
Mübarek Ramazan-ı şerif bayramınızı kutlar, hayırlara vesile olmasını Allah’tan dilerim.
Aziz kardeşlerim, değerli Müslümanlar! Bir Oruç ve Kur’an ayını geride bıraktık. Oruç tuttuk, namazlar kıldık, çokça Kur’an okuduk, zekât, sadaka ve fitrelerimizi verdik. Allah’ın yardımı ve orucun bereketiyle belli bir şuur seviyesini elde ettik. Gelin bu bayramda bunlara biraz daha iyilikler, güzellikler, hayırlar katalım.

Sıkışan ve daralan her kişi, her müessese, her devlet, her anlayış ve düşünüş, her medeniyet; atılım ve açılım yapmak ister. Bu sanıldığı kadar kolay ve hemeninde olabilecek bir durum değildir.
Bu işin sancısını çekenler, -ister kişi olsun ister bir müesseseyi idare eden olsun, ister bir fikrin kurucusu veya yürütücüsü olsun, ister bir devlet idarecisi olsun, ister medeniyet varisi ve savunucusu olsun- açılımdan önce açmazı, kilitlenmeyi, tıkanıklığı... tespit etmek zorunda.
...
Gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
.....

Hayatlarını Yunan mitolojisine bağlayanlar 'panik'ten[1] korkarlar. Panik olmasın diye her türlü aldanmaya ve aldatmaya razıdırlar. Kendileri buna inandıkları için ülke insanını da buna alıştırmaya çalışıyorlar. Bu aldatmaya inanmak için önce insanların bağlı bulundukları değer yargılarından koparılması lazım gelir.
Taliban Afganistan'da ana hatlarıyla ülkenin geneline hâkim olunca dünya siyaseti ziruzeber oldu. Hemen hemen tüm dünya ülkelerin iç ve dış siyasetleri sorgulanmaya başlandı. Ulusal, bölgesel ve küresel siyasetlerin yeniden değerlendirilme ihtiyacı hasıl oldu.
Olmakta olanları tahlil ederken neye istinaden tahlil edeceğimiz Afganistan'a bakışımızı belirleyecek.
Afganistan tarihini ve halkını hesaba katmadan masa başı yapılan değerlendirmelerin bir değeri yoktur. Afgan halkının demografik yapısı, kabilelerin ve ulemanın etkisi, komşularıyla olan münasebeti ve komşuların Afgan topraklarında etkinlikleri, (bilhassa İran ve Pakistan), nüfusu, ekonomik düzeyi, silah ve mühimmatı, askeri kabiliyeti, siyasi bilinci ve tavrı, kriz yönetme kabiliyeti... bütün bunları detaylı bir şekilde tahlil etmeden batılıların verdiği verilere bakarak ve o verileri gerçek kabul ederek yapılan değerlendirmeler ve bilhassa bu hususta ahkam kesmelerin bundan böyle işe yaramayacağının bilinmesi lazım.