BİTMEYEN TARTIŞMA; İSLAMCILIK VEYA İSLAMCI OLMA SUÇUNU İŞLEMEK(!)

...

Gelin

bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!

Bana kötü

bana terkettiğiniz düşünceleri verin

o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız

ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar

onları verin, yakınmalarınızı

artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar

ben aştım onları dediğiniz ne varsa

bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar

boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz

içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı

verin bana

verin taammüden işlediğiniz suçları da.

.....

 

(İsmet Özel; Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Resmin Arkasındaki Satırlar)

İnsanlığa, Bu Ülkeye Dair Çıkış Yolumuz/ Yollarımız Nedir?

Bu ülkenin geleceği nasıl şekillenir, ülke insanı kendisi kalarak dünyada nasıl var olabilir? İsimlendirmenin ötesine geçerek Müslümanlığımızı nasıl sürdürebiliriz? İslamlaşma / İslamilik ile İslamcılığın birbirleriyle ilişkisi nasıl olabilir...? Hata etmek insanı Müslümanlıktan (İslamcı olmaktan) çıkarır mı? Laik Kemalist bir ülkede İslamcılığın zorlukları nelerdir? Suçu başkasına atarak meseleyi çözmek insaf mıdır?

Soruları çoğaltmak mümkün.

İslamcılıktan neyi anlıyoruz... kavram biraz daraltıcı. Aynı zamanda da bir duruş sergileyici... 

İslamcılık yerine İslamlaşma, İslamilik kavramları kullanılsa daha iyi olur benim nezdimde. Bu kavramın daraltıcılığını bahane ederek İslamlaşmayı ve İslamiliği kötülemek, emribilmaruf ve nehyianilmünkeri iptal etmeye yeltenmek, kutuplaşan dünyada İslamî camiadan beri olduğunu ilan etmek moda haline geldi. Sığındıkları yer veya bahane AKP'nin yapıp ettikleri veya AKP iktidarı dolayısıyla bazı insanların yaptıkları yanlışlar...

AKP'yi dışarıda tutarak değerlendirmek doğru değil, lakin karşı cenahtan aleni din karşıtlığını savunan ve İslam'ın genel anlayış, düşünüş ve yaşayışını bu vesile ile yerden yere vuran güruha şirin görünmek de tutarlı bir davranış değil. İki türlü kıstas kullanmak; konu AKP ve yandaşları olunca ilahi adalet ölçütlerine göre değerlendirmede bulunmak. Lakin konu karşı cenah olunca ölçütü değiştirip tevilin ve temize çıkarmanın en âlâsını devreye almak. Mümkün mertebe yanlışların, küfür ve hakaretlerin üstünü örtmek veya yumuşatmak... Bu dilemmayı hiçbir şeyden memnun olmayan, kendileri dışında gerçek olamayacağına inanan bazı yüce insanların tutumlarında müşahede ediyoruz.

Bu ruh halini toplum değil kendilerini bir yerlere oturtan ve kerametleri kendin menkul yüce(!) insanlar yaşıyor.

Müslümanın hayatı herhangi bir atmosfere, siyasi, iktisadi, askeri, kültürel, jeopolitik durum alışa merbut değil. İnanan insanlar bunları hesaba katarak İslamcılığını / İslamiliğini ve İslamlaşmayı sürdürecektir.

Dünya cenneti yoktur, bu yerkürede yaşamak problemlerle mücadele etmek demektir. Kıyamete kadar İslam da küfür de var olacaktır, Hz. Peygamber hatemü'l enbiyadır.  Din kemale ermiştir ve adı da İslam'dır. İslam'ın genel kabulleri ve redleri vardır. Bunların dışına çıkarak Müslüman kalmak güçtür belki de imkansızdır.  Aslolan bizin nerde ve kimlerin yanında durduğumuzdur. Duracağımız yer kirlenmişse tarafımızdan onlardan beri olduğumuzu beyan etme hakkımız veya mecburiyetimiz vardır, olmalıdır. Lakin İslam kültür havzasının dışına çıkıp din karşıtların safına geçme hakkımız Müslüman olarak olamaz, öyle bir hakka sahip değiliz. Küfür/şirk bünyesinde zulmü taşır, zulümden beri olduğunu söylemek şirk ehline yaltaklanmak olamaz.

Müslümanların bir kültür havzası, bir inanç esasları, yaşama tarzı vardır. Bunları yaşamak, yaşanır ortam oluşturmak, fitne ve fesadı önlemek, dinin emir ve yasaklarını halka/insanlara tebliğ etmek vazifeleri vardır. İşte bunları yapmaya çalışmak İslamiliktir, İslamlaşmadır, İslamcılıktır. Kavramları değiştirerek veya farklı anlamlar yükleyerek mesuliyetten kimse kurtulamaz.

Fitne yeryüzünden kalkıp din Allah'ın oluncaya kadar mücadele etmekle emrolunmuş Müslümanlar.

AK partiyi İslamla eşitleme düşüncesi, anlayışı, İslam karşıtların kullandığı bir argümandır.  Dine doğrudan cephe almayı göze alamayanlar AK parti üzerinden onun dolayımıyla İslam'a ve Müslümanlara saldırıyorlar.

.....

Osmanlı döneminde başlayan Batılaşma, Türkiye cumhuriyetin ilanıyla İslam'ı devleti ve toplumu ayakta tutan renklerden bir renk olarak görmeye başladı. İslam ne kadar kendi işlerini görüyorsa o kadar alan açıldı. İslam'a ve Müslümanlara açılan alan daima kontrol altında tutuldu elan da kontrol altında tutuluyor.

Yüzyıllar öteki addedip savaştığı Batı Medeniyet dairesine geçen Türkiye Cumhuriyeti, İslam'ı ve dolayısıyla dinini yaşamak isteyen Müslümanları ikinci derecede bir değer olarak saydı.

Şu an İslamî/şer'i bir yönetim yok. Ferdi ve kısmen toplumsal alanda bir İslamlaşma/İslamcılık söz konusu. Kanun ve nizam naslara göre değil anayasal değerlere ve normlara göre belirleniyor. Hoş artık yerli yasalar da artık geçerliliğini yitirmeye başlandı. Beynelmilel hukuk meri. AB yolculuğuna çıkan Türkiye'nin iç hukuku da arafta, AİHM'in bağlayıcılığı daha revaçta.  Yüce mütefekkirlerimiz(!) insanlık adına AİHM kararlarının neden Türkiye'de uygulanmıyor diye erk sahiplerinden istiyor. Acaba AİHM şer'i bir kuruluş mudur da onun için istiyorlar. Bizim gibi insanlar mı anlamıyorlar(!)

Şunu demeye çalışıyorum; Türkiye, Cumhuriyetin ilanıyla hukuki ve idari olarak artık Batılı bir ülke. Bu bugünün problemi değil, iş bitmiş, ülke Batı medeniyet dairesine girmiştir. Kanun, kılık kıyafet, sanat, edebiyat, şehirleşme, mimari vb. hep Batı merkezli İslam soslu bir manzara arz ediyor. Böylesi garabet içeren bir ülkenin idarecilerinin yapıp ettikleri yüzünden İslamlaşmaktan veya İslamcılıktan vazgeçmek acaba hangi İslamî muhkem nassa dayanır. Yamalı bohça olan T.C. işleyişinin yanlışlarını ileri sürerek İslamlaşmayı karalamak sağlıklı ruh hali sayılmamalı.

Ayrıca halkın durduğu yer ile elitlerin ve devlet ricalinin durduğu yer ayni değil. Halk eksikliklerine rağmen Müslümanlığını muhafaza etmeye çalışıyor. Bu da birilerinin uykusunu kaçırıyor.

.....

İslamcılık zaman ve zeminin gereklerini hesaba katarak, İslam'ın muhkem nasları doğrultusunda idame-i hayat etmektir. Şartlar ne olursa olsun, ortam ne kadar kötü olursa olsun Müslüman/İslamcı daima Müslümanca yaşamaya devam edecektir.

İslamcılık yaşadığı devrin problemlerini İslamî bakış açısıyla değerlendirmek ve İslam'ın yaşanabilmesi için ortam hazırlamaktır. İslam ahlak ve imanını temsil edebilen nesil yetiştirmeye çaba harcamaktır.  Çağın dilini kullanarak çağı anlamak ve İslam adına çağla hesaplaşmaktır.

Bütün bunları ıskalayıp meseleyi AK parti ile sınırlandırmak İslam'ı, İslamcılığı anlamamakta ısrar etmektir. İslamlaşma / İslamcılık AK partiyle başlamadı ki AK partiyle özdeşleştirip parti giderse İslamcılık bitsin. AK parti birikmiş İslamî potansiyeli kullanarak iktidarını yürütmek istiyor. Bu yol partinin çizgisi. Bunu İslamcıların / İslamcılığın yolu kabul etmek başlı başına bir hatadır.

AK partinin yanlışları AK partiyi bağlar. Ak parti kapanırsa, seçim kaybederse acaba din düşmanları İslam'a ve Müslümanlara daha mı sıcak bakarlar veya Müslümanca hayat sürmek istiyorlar da AK parti mi engel oluyor, yahut AK parti ortadan kalkarsa ehl-i küfr küfründen, zalimler zulmünden, fasıklar fıskından vaz mı geçecekler?

Hayal peşinden koşmak İslamcıların işi değil, İslamcılar ideal sahibidir lakin olmayacak duaya da amin demezler. İslam ve Müslüman düşmanlarına İslamcılar, boyun eğmezler, onların dediklerini naslarıyla ölçerler, olumlu olanı -nassa aykırı olmayanı- kabul, nassa, tevhide aykırı olanı da rahatça reddederler.

İslamcıların ölçütü, mihengi kendi değer yargılarıdır. Biz o değerlerin ne olduğunu, nasıl pratiğe aktarılacağını da kendi nasslarımızda buluruz. Aklı karışıkların aklına İslamcıların ihtiyacı yok.

Akl-ı selim, hiss-i selim, kalbi salim ile dünyayı değerlendirenlere İslamcı denir.

Şartlar ne olursa olsun Müslümanca düşünmek, Müslümanca yaşamak isteyen İslamcıdır.

Yaşadığı dünyayı iyi okuyan, dostunu düşmanını tanıyan, kimin ve neyin yanında olması lazım gelir bunları iyi bilen İslamcıdır.

Modaya ve medya pompalamasına aldanmayan hak-hakikatin ardınca giden ve bunun için bedel ödemeyi göze alan İslamcıdır.

Yerel ve beynelmilel istikbarın her türlüsüne karşı dimdik duran ve bunlarla mücadele eden İslamcıdır.

İnkardan, zulümden, günahtan, hayasızlıktan, karaborsacılıktan, haksız kazançtan, faizcilikten kaçan ve bunlarla mücadele eden İslamcıdır.

Dini muhkem nasslar ışığında anlayan ve yaşamak isteyen İslamcıdır.

Tek başına da kalsa asla pes etmeyen ve ümidini asla yitirmeyen İslamcıdır.

Küfrün, zulmün, aldatmanın, ikiyüzlülüğün yanında olmaktansa İslamcılık adına ne kadar yanlış varsa ben üstleniyorum. Bana verin İslamcılık adına yaptığınız yanlışları. Onları düzeltmek, yanlışlarından ders çıkarmak mümkün. Lakin küffarın pençesine takılıp onların ekmeğine yağ sürmek, değirmenlerine su taşımak, onlara şirin görünmek düşüklüğüne duçar olanların ahvali içler acısıdır.

Yaranamazsınız, kendinizi ve size itibar edenleri yanlışa sürüklemenin vebali vardır.

Bu söylediklerimden AK parti yandaşlığını çıkarmak isteyenlere de boşuna uğraşmayın, İslamcılık kimsenin emireri, arka bahçesi olmak değildir.

tefsir dersi 2020

Yazanlarımız