Mısır'ın İstiklal Mahkemeleri

Yıl 1921

Yaklaşık 100 yıl önce.

Birinci dünya savaşının ardından Türkiye makas değiştiriyor, toplumu İslâmî tasavvurdan koparmayı amaçlayan bir değişim yaşanıyor. Ahali, İstiklâl savaşını kazanmış, ülkeyi işgal eden düşmanı yenmiş, şehadet ruhuyla kazandığı zaferi kutlamaya hazırlanıyor. Şehidlerin mübarek kanları henüz kurumamış, toprak cennet kokusunu henüz emmemiş, gaziler henüz evlerine dönmemiş.

Savaşın gerçek kahramanı ahaliye karşı bir mahkeme kuruluyor: İstiklal Mahkemeleri! İstiklal savaşını kazanmış bir halk, aynı ismi taşıyan bir mahkeme marifetiyle yok edilmek isteniyor. Bütün bir ülkede cadı avı başlıyor. Sakallı, sarıklı kim varsa suçlu ilan ediliyor. O kadar ileri gidiliyor ki, kimi yerlerde, bir şehrin bütün sakinleri terörist muamelesi görüyor.
Sadece Konya’da 2000’den fazla insan tutuklanıyor, bunlardan 780 kadarı idam ediliyor, diğerlerine müebbed hapis, kürek, sürgün ya da uzaklaştırma cezaları veriliyor. Bazı camilere baskın düzenleniyor, cemaatin üzerine ateş açılıyor. İdam kararları öyle seri infaz ediliyor ki, bazen idam edilen birinin henüz mahkemeye çıkarılmadığı, yargılanmadan idam edildiği oluyor. Mahkeme Başkanı bunu duyunca ‘‘Önemli değil, kararı veririz’’ diyor.
Ben bu yazıyı okuyanlara, Türkiye’de İstiklal Mahkemeleri’nin nasıl çalıştığını araştırmalarını tavsiye ediyorum. Türkiye’nin yakın tarihini iyi öğrenmelerini tavsiye ediyorum. Osmanlı Devleti’ni diktatörlükle suçlayanların, başlangıçta İslâmî değerlere saygılıymış gibi görünenlerin, gücü ellerine geçirdikten sonra, nasıl İslam düşmanı kesildiklerini, Müslümanları nasıl katlettiklerini iyi düşünmelerini istiyorum.
İstiklal Mahkemeleri, İstiklal Savaşı’nı kazanmış bir halkın yargılandığı, bazen yargılanmadan idam edildiği, terörist muamelesi gördüğü, savaş gazilerinin yok edildiği, adeta ‘‘ sen bu savaşı niçin kazandın?’’ diyerek ceza verildiği, hukuk dışı uygulamaların adıdır. Hukuk dışı, kanun dışı, ahlâk dışı, insanlık dışı, İslam dışı…
Bütün bu katliamlar yaşanırken, dünya ciddi bir tepki göstermemişti. Tepki vermek şöyle dursun, içten içe sevinç duymuşlardı dense yeridir. Çünkü İstiklal Savaşı onlara karşı verilmiş ve kazanılmıştı. Şimdiyse, İstiklal Savaşı’nı kazanmış Müslüman ahali yok ediliyordu. Onların başaramadığını, İstiklal Mahkemeleri yerine getiriyordu. İşgal ordularının amacı, mahkeme adı altında gerçekleşiyordu.


II.


Yıl 2013
Yaklaşık 100 yıl sonra.
Mısır’da İstiklal Mahkemeleri kuruluyor.
Türkiye’de 100 yıl önce yaşananlar, bugün Mısır’da tekrarlanıyor. Ama bir fark var! Türkiye dışarıdan gelenlerin işgaline uğramıştı, Mısır ise içeriden boyunduruk altına alınmıştı.
Mısır’da ahali, kendisine esir muamelesi yapan diktatörlükten kurtulalı henüz çok geçmeden, boyunduruk tam çözülemeden, Rabia şehidlerinin kanından yükselen cennet kokusu henüz dağılmadan, Tahrir, hürriyetin ne demek olduğunu henüz tam anlamadan, Mısır’da İstiklal Mahkemeleri kuruldu.
Tek celsede, 26 dakikada 529 idam kararı. Binlerce insan tutuklu. Sakallı, TEKBİRli, dualı herkes terörist. Sağ elin dört parmağını dik tutmak terör. Dört sayısının kendisi bile suç. 700’e yakın insanın idam cezasına mahkûm edileceği, böylece toplam 1200 insanın infazının beklendiği söyleniyor.
Mısır İstiklal Mahkemeleri, utanmasalar, insanların sağ el dört parmağının kesilmesini hükme bağlayacaklar, Rabia işaretini yasaklayacaklar, dört rakamının tek başına kullanılmasını terör sayacaklar.
Yüz yıldır, insan hakları, hukukun üstünlüğü edebiyatı yapanlar, Mısır İstiklal Mahkemeleri’nin verdiği seri ve toplu idam kararlarını sevinçle karşıladılar, Mısır’da demokrasiye geçiş süreci yaşandığını söylediler. Mısır’ın boyunduruk altına alınmasını, Mısır’ın Müslüman ahalisinin hürriyet arayışının kanla ve ölümle bastırılmasını, ağızlarında çiğneye çiğneye kirlettikleri evrensel insan haklarına uygun gördüler. İtiraz etmediler. Tepki vermediler. İçten içe mutlu oldular dense yeridir, kendi çıkarlarına yönelik risklerin darbe yoluyla bertaraf edilmesine destek verdiler dense yeridir.
Bu tutum, ilahî talimatlara kalbini tamamen kapatmış bir medeniyetin, bütün hukuk iddialarına rağmen, nasıl insanlık dışı, hukuk ve adalet dışı darbelerle özdeşleştiğini gösteriyor. Batı medeniyetinin acınacak tutumunun özeti budur.
Adalet duygusunu kaybetmek.
İnsan sevgisini kaybetmek.
Yüzyıl önce de böyle idiler.
Şimdi de.
Ne Türkiye’de İstiklal Mahkemeleri’nin işlediği katliamlara karşı çıktılar. Ne de Mısır İstiklal Mahkemeleri’nin işlediği katliamlara.
Vahiysiz, peygambersiz kaldılar.
İnsansız kaldılar

Ömer Küçükağa

tefsir dersi 2020

Yazanlarımız