“Aydın” İranlı sosyolog Ali Şeriati’nin Avrupa ve İslam toplumundaki aydın sınıfını karşılaştırmalı olarak ele aldığı, hacim olarak küçük olsa da çok önemli tespitleri bünyesinde barındıran kitabıdır. Şeriati bu kitabında 19. yüzyılda Avrupa’da aydın sınıfını ortaya çıkaran sosyal dinamikleri ele almakla kalmamış, aynı zamanda İslam ve doğu toplumlarındaki “aydın” sınıfı ile karşılaştırmalarda bulunmuştur.
Erken Cumhuriyet devrinde Kur’an-ı Kerim’in geniş kapsamlı bir tefsirinin yazılması düşünülmüş, bununla ilgili karar Meclis’ten geçirilmiştir. 1926’da Diyanet İşleri Reisliği, Kur’an-ı Kerim’in tefsiri işini medreselerin kapanması ile geçim sıkıntısı içine düşen “mustarip kalp” Elmalılı M. Hamdi Yazır’a, meal kısmının yazılması işini de şair Mehmet Akif’e verir. Aynı çerçevede yer alan Buhari-i Şerif’in tercümesi de Babanzade Ahmed Naim’e tevdi edilecektir.
Sûdan deyince aklımıza şimdiye kadar hep Hasan el Turabî geliyor iken, şimdiden sonra bir de Malik Bedri ismi hafızalarımıza kazınmış oluyor. Turabî’nin toprağı olan Malik Bedri, ismini daha önce 1984 yılında İnsan Yayınları’ndan Harun Şencan çevirisiyle çıkan Müslüman Psikologların Çıkmazı isimli eseriyle duyurmuştu bize. İslam diye bir derdi olan psikologlara yol-yordam gösterme, pusula olma amacı taşıyan bir eserdir söz konusu çalışması.
Sünnetin anlaşılması ve yaşama geçirilmesinin keyfiyeti asırlar boyunca tartışılan bir mevzu’ olmuştur. Öyle ki sırf bu meseleden ötürü aynı düşünce ekolünün içinde dahi farklı gruplaşmalar meydana gelmiştir. Zira sünnet denilen olgu –genel kabul gördüğü şekliyle- Hz. Peygamber (s.a.)’in dinî ve dinî olmayan yaşantısının taklidi olarak algılanmıştır. Genel kabul gören düşünce kendini ehl-i sünnet olarak adlandırmış, diğer grupların her birine de mesafeli yaklaşmayı tercih etmiştir.
İslâm’ı yeryüzünde hâkim kılma mücadelesinin iki veçhesi vardır. Birincisi bu mücadelenin bid’at ve hurafelerden arınmış bir İslâmîliğe sahip olması, ikincisi ise bu mücadelenin hareket ediyor olmasıdır. Mücadelede hareket söz konusuyken İslâmî anlayışta sıkıntı varsa hâkim olanın İslâm olduğunu söyleyemeyiz. Sahih bir İslâm anlayışına sahip mücadelede üçüncü kimselerin nezdinde Müslümanlar bir mesafe kat edememişse bu sefer hareketten söz edemeyiz. İşte bu sebeple İslâm dinini hâkim kılma mücadelesi muhasebeyi gerekli kılar.
Şiirimizde Ortadoğu, Ali Emre’nin geçtiğimiz ay (Kasım 2016) yayımlanan yeni inceleme kitabının adı. Ele aldığı konuyla alâkalı bir başlangıç olan kitap, şairin Şiirimizin Saçağı Altında adını taşıyan dikkat çekici kitabının ardından yayımlandı. Detaylandırılıp geliştirilmeye açık olan inceleme, bölümlerden değil şair, kritik mekân ve olaylara odaklanan yazılardan oluşuyor. Zaman dizinsel açıdan bakıldığında ise Türkçe şiirin 1950 sonrasını Ortadoğu teması açısından kuşbakışı bir yaklaşımla çerçeveliyor.
Amellerin en hayırlısı Allah yolunda yapılan cihaddır. Allah yolunda atılan her adım, onun rızası için tüketilen her nefes, onun muradını anlamak için yazılan ve okunan her satır, bir cehttir, bir çabadır. Kur’ân-ı Kerim’in birden çok yerinde tekrar edilen “Mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad ediniz.” ibaresi, cihadın sadece savaştan ibaret olmadığını gösterir.