İSLAM DÜNYASINDAKİ SON GELİŞMELER

Medeniyet Sohbetlerinin ikincisi Kâzım Sağlam hocamızın “İslam Dünyasındaki Son Gelişmeler ve Tavrımız’’ konulu konferansıyla devam etti.

 İslam dünyasında yaşanan son gelişmelere değinmeden önce içinde yaşadığımız dünyada Müslümanların ne kadar yer tuttuğunun bilinmesi gerektiğine dikkat çeken Kâzım Sağlam şu tespitlerde bulundu.

 “Yapıp ettiklerimiz zaman ve zeminden bağımsız değildir. İçinde yaşadığımız dünyayı, zamanı ve zemini tanımamız lazım. Dostumuz kim düşmanımız, kim öteki addettiğimiz devletlerin gücü nedir, bilmemiz lazım.
Yeryüzünde 7 milyar insanın 1 milyar 700 milyonu Müslüman’dır. Bu oran yüzde 23 - 27 arasına tekabül ediyor. Yani dünyanın dörtte biri Müslümandır. Birleşmiş Milletlere bağlı 206 devletten halkının çoğunluğu Müslüman olan 57 ülke mevcut. Nüfus olarak dünya Müslümanlarının yüzde 10 ila 13 ünü Şiiler oluşturur. Geri kalanını Sünniler oluşturur.

İslam Konferansı Örgütü’nün 2009 verilerine göre ABD dünya ekonomisinin yüzde 24.6 sını, Japonya 8.7 sini Almanya ise 8.5 yönetmektedir. Bu oran içerisinde 57 İslam ülkelerinin toplamı 7.2’ dir. En fakir İslam ülkesi ile en zengin İslam ülkesi arasında 220 kat fark vardır. Bu da adaletsizliğin ne boyutlara ulaştığının göstergesidir.

Müslümanların dünyada edindikleri yer hem askeri, hem nüfus hem de iktisadi olarak iç açıcı değildir. Dolayısıyla mücadele ederken, birileri ile hesaplaşırken başka dengelerde var ama bunları görmemiz lazım. Bunları görmezsek ezbere mücadele bizi yanılgıya düşürür, onun için moralimizi bozsa da bunları görmemiz gerekecektir.”

Bir şeyi görmek ile teslim olmak arasındaki inceliğe dikkat çeken Kâzım Sağlam tüm bu gerçekler dolayısıyla Müslümanların pasifize olarak zulme rıza göstermemeleri anlamına gelmeyeceğini ifade etti. Konuşmasının devamında İslam ülkelerinin kendi aralarındaki ilişkilere değinen Sağlam, bu ilişkilerin kurulan ulus devletler sistemi içerisinde ihmal edildiğini söyleyerek Müslümanların kendi aralarında oluşturacakları ittifaklar ile batıya karşı ellerini güçlendireceğini dile getirdi.

Şu anda İslam dünyasındaki gelişmelerin Mısır ve Suriye ile sınırlı olmadığına söyleyen Sağlam şu tespitlerle İslam dünyasının içerisinde bulunduğu vakıayı ortaya koydu:

“Hindistan’dan ayrılmayı Müslümanların büyük bir bölümü istemedi ancak Hindistan’dan Pakistan, Pakistan’dan da Bangladeş ortaya çıkarıldı. 5 milyonluk Keşmir tamamen Hinduların insafına terk edildi. Pakistan’a muhabbet beslediği için Abdulkadir Mollayı şehit ettiler.
Afganistan ile Pakistan arasında devam eden bir kavga var. Rus işgalinden bu yana 35 senedir Afgan halkı inim inim inliyor.

Bosna’da, Türki Cumhuriyetler’de Rusya’nın kültürel, siyasi baskısı devam ederken Afrika’ya Fransa’nın boyunduruğu altında nefes aldırılmıyor.

Mısır’da, S. Arabistan’ı arkasına alan Nur partisi Sisi’yle iş tutarak Mursi’ye karşı durdular. Şimdi Mursi vatan hainliğinden, Gazze’ye yardım yapmaktan yargılanıyor. İhvan-ı Müslimin’i terörist ilan ettiler, Mısır’ı Suriyelileştirmek istiyorlar. Mısır Arap dünyasının beynidir. Mısır eğer düzelirse Arap dünyası da düzelir. Mısır bozulursa Arap dünyası da bozulur. Çünkü Mısır’ın Ezher’i vardır, devlet geleneği vardır, nüfusu fazladır, stratejik bir konumdadır. Jeopolitik açıdan Filistin’in komşusu olarak Mısır çok kilit bir yerdedir. Dolayısıyla Batılı emperyalistler Mısır’ı çok merkezi bir yere koyuyorlar. Mısır’da kendi düşüncelerini, ideallerini, demokrasilerini kaldırarak Mısır’ın Müslümanlaşmasına, halkıyla barışmasına müsaade etmediler. Ama bu ilnihaye devam etmez, bu bir mücadeledir ve bu mücadele er ya da geç zafere ulaşacaktır.
İran; yıllar yılıdır İsrail’e karşı olduğunu, devrimden bu yana Amerika’yla düşman olduğunu, İslam’ı temsil ettiğini, emperyalizmle mücadele ettiğini söyledi, durdu. Son Suriye olaylarında gördük ki bunların cemicümlesi serapmış. Ben burada İran’ın davranışını onlar öyle yapsalar da, mezhebi bir temele bağlamak istemiyorum. Benim gözümde İran’ın yanlışı dış siyasetidir, politikasıdır.

Bir devletin İslamiliğinin iki ana unsuru var. Birincisi iç işleyişinde İslam ahkamını uygulamak, ikincisi dış dünyada İslam’ı temsil etmek ve Müslümanların hakkını korumaktır. Bir devlet ki dış dünyada Müslümanların hakkını korumuyorsa, gücü noktasında İslam’ın menfaatini gütmüyorsa bu devlete İslam devleti denilemez. Bu yönüyle baktığımda ben ne Mısır’ı ne de Suudi Arabistan’ı İslam devleti addetmiyorum, İslam devleti değildirler.

İran son Suriye olaylarında Çin’le, Rusya’yla iş tutarak Esad’ın yanında yer alarak Esad’ın zulmüne ortak oldular. En son, Ruhani’nin gelmesiyle yıllar yılıdır, öteki addettiği Amerika’yla görüştüklerini, anlaştıklarını gördük. Batılılar için İslam düşmanları için kısa dönem bir plan yoktur uzun dönem bir planı vardır. İslam devleti 10-20-30 yıl sonra bir araya gelir ortak iş tutar, bir blok oluştururlarsa İsrail başta olmak üzere dünya sistemi bundan zarar görür. Bunu şimdiden gören Batılılar, Şii nüfusu güçlendiriyorlar, onların önlerini açıyorlar, destekliyorlar, bir güç haline getiriyorlar. İleride birbirimizle kapışalım diye. Son olarak Davos’ta Ahmet Davutoğlu ile İran dış işleri bakanı tartışırken moderatör işte görüyorsunuz şii-sünni savaşını dedi. Bu bir göstergedir, ileride bu körüklenecektir. Biz Türkiyeli Sünni Müslümanlar olarak mezhepçilik yapmayacağız. İran istediği kadar mezhepçilik yapmış olsa da bizim tenkitlerimiz siyasidir.

Benzer bir şeyi Suudi Arabistan için de söyleyebiliriz. S. Arabistan ekonomik gücünü kullanarak Suriye’de Esad rejiminden kaçan subayları destekleyerek İhvan-ı Müslimin’in önünü kesmek istiyor. Dolayısıyla da Türkiye’nin önünü kesmeye çalışıyor. Görünürde muhalifleri destekliyor ama muhalifleri yozlaştırıyor, aralarına nifak sokuyor.

Esad, Batılılar için büyük öneme sahip, eğer Esad’dan vazgeçerlerse Baas’tan vazgeçmezler. Bir sonraki süreçte orada Müslümanların hakim olmasını istemiyor. Orada muhalefetin, İhvan’ın çizgisinden çıkmasını bekliyor. Çünkü görünürde ihvan olmasa da sandık gelirse orada ihvan iktidar olacaktır. Suud nasıl Mısır’da Mursi’den rahatsızsa Suriye’de de muhaliflerden rahatsızdır, onun için şimdiden önlemini alıyor. Eğer Esad giderse Suudi Arabistan’ın planı devreye sokulur; Baasçı, Arapçı, İhvan’a muhalif bir iktidar oluşturmak isterler.

Türkiye, İslam dünyası içerisinde laik olan batıyla anlaşan ilk ülkedir. Cumhuriyetin ilanı ile batı medeniyet dairesine dahil olmuştur; alfabesini, kılık kıyafetini değiştirmiş. Bir kimlikten başka bir kimliğe geçmeye çalışmıştır. 1920’den 2010’a gelindiğinde artık o işleyişin devam etmediğini hükümet de gördü.

Türkiye’nin kadim iki problemi var. Bunlardan biri Müslümanlık diğeri de Kürtlük’tür. Yeni tarz siyasette bu iki mesele çözülmeye çalışılıyor. Bu iki meselenin çözülmek istenmesi uluslararası sistemin işine yaramadı. Türkiye’nin içinde onlar adına hareket eden mübarek ve Allah tarafından desteklenenlerin(?) de hoşuna gitmedi. Düne kadar bu müdahale başka ellerle yapılırdı, ama şimdi bizden, bizim dilimizi kullananlarla bir müdahale yapıldı. Bu müdahale aslında Türkiye’nin İslam dünyası ile irtibata geçmesine yönelik müdahaledir. Türkiye’nin kendi kabuğunu kırarak İslam dünyasına yakınlaşmasına müdahaledir. Yeni Türkiye dünyaya açılan, kendi iç problemlerini çözmeye çalışan bazen eline yüzüne bulaştıran bazen de doğru adımlar atan bir yoldadır. Bu gidiş başkalarını rahatsız etmiştir.

Biz bir ümmetiz, Tarih bize gösterdi ki bu ümmet ya topyekun ayağa kalkacak ya da hep beraber batacaktır. Onun için bize ırkçılık yakışmaz. Ulus devletler bilsinler ki ulus devletlerle ayakta kalınmaz. Hiçbir ülke tek başına ayakta kalamaz. Biz ümmetçiyiz, İttihad-ı İslam’ı savunuyoruz. Ümmetçi olmak için bizim kendi evimizin önünü temizlemekten vazgeçmek manasına gelmez. Kendi ülkemizi temizlemek ümmetçiliğe aykırı bir şey değildir. Şunu da belirtmek gerekir ki bir insanın kendi ülkesini savunması, onun menfaatleri için çalışması ırkçılık değildir. Irkçılık kendini başkasından üstün görmedir. Bunun tefrik edilmesini istiyorum. Burada hizmet yarışına girmemiz lazım. Ne kadar katkı yaparsam o kadar ümmetçiyimdir. Değer katmadan ümmetçi olunmaz.’’

Program soru-cevap kısmının ardından sona erdi.

islam_dnyasindaki_son_gelismeler_2.jpgislam_dunyasndaki_son_gelismeler_2.jpgİslam-Dünyasındaki-Son-Gelişmeler.jpg

tefsir dersi 2020

Yazanlarımız