KARDEŞLİK KAMPI KONYA’DA GERÇEKLEŞTİ

Medeniyet Vakfı Üniversite Kardeşlik Kampı bu yıl Konya’da gerçekleşti. Türkiye’nin birçok ilinden üniversiteli gençlerin katılımıyla gerçekleşen program üç gün sürdü. Üniversite öğrencilerinden Murat Taş’ın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programın açılış konuşmasını Medeniyet Vakfı Konya şubesinden Recep Bayar gerçekleştirdi.

Kısa bilgilendirme konuşmasının ardından programın ilk seminerini “Tanzim-ul Kaide Cemaati; Tarihi, Doğru ve Yanlışları” başlığı ile Medeniyet Vakfı Başkan Yardımcısı Araştırmacı-Yazar Ali Kaçar gerçekleştirdi.

El-Kaide’nin tarihini anlattığı konuşmasında Ali Kaçar şunları ifade etti: “Biz el-Kaideci değiliz, ancak el-Kaide’ye bir Amerika bir İsrail gibi, bir laik-Kemalist gibi yaklaşmıyoruz. Doğrularını kabul ediyor, yanlışlarını da eleştiriyoruz. Bugün El-Kaide, Nusra, Işid gibi, Batılılar tarafından “terör örgütü” olarak isimlendirilen yapıların ortaya çıkmasının sebebi Amerikan işgali ve terörüdür. Bugün Amerikan terörü olmamış olsaydı yani Afganistan, Irak işgal edilmemiş, Filistin’de insan hakları çiğnenmemiş olsaydı, 1948 yılında Müslümanların kalbine adeta bir hançer gibi saplanan siyonist terör devleti İsrail olmasaydı herhalde bugün ne el-Kaide olurdu, ne Şebab olurdu ne de Beyt’ül Makdis olurdu. Kısacası bugün Ortadoğu’da yer yer eleştirdiğimiz, eylemlerine katılmadığımız bu tür örgütlerin de ortaya çıkması söz konusu olmazdı. Amerikan terörünü, zulmünü görmeden bu tür örgütleri değerlendirmek yanlış olur. Kendi aramızda bu tür örgütlerin yanlışlarını eleştirebiliriz ama ölçülü eleştirmek zorundayız, kendimizi onların yerine koyarak eleştirmek durumundayız. Bütün bunlara rağmen pazar yerlerini, camileri, masum insanların bulunduğu yerleri bombalamak, gelişigüzel insanları öldürmek kesinlikle doğru değildir. 2004 yılında şu an El-Kaide’nin liderleri durumunda olan Zevahiri, Musab Zerkavi’ye gönderdiği mektupta bu konuya da değinmiştir.”

Programın ikinci sunumunu “Cemaat Olmanın Gerekliliği” başlıklı sunumuyla Medeniyet Vakfı Hatay Şubesinden Musa Özdemir gerçekleştirdi. Kulluk vazifesini yerine getirmek amacıyla yaratılan Müslümanların bir birlik içerisinde bu vazifeyi sağlayabileceğini ifade eden Özdemir, Müslümanların cemaat şuuru ile hareket etmediği ve hidayet üzere birbirlerini desteklemediği takdirde toplumun fesada uğrayacağını söyledi: “Gerek İslami devlette gerekse İslami devletin olmadığı yerde Müslümanların uyması gereken Kur’an-ı Kerim’in emr-i celili olan birinci madde adalettir. Adaletten yoksun bir devletin ayakta duramayacağı gibi adaletten yoksun bir cemaat de ayakta duramaz. Kur’an-ı Kerim’in’de Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl;90)

Müslüman bir cemaatin diğer bir önemli özelliği işlerini istişare ile yapmalarıdır. İstişare sırasındaki konuşma, tartışma istişare sonrasında yapılmamalıdır. Bu sırada yapılan konuşmalar, tartışmalar meşrudur. İstişareden çıkan karar İslam’a aykırı değilse itaat etmek gerekir.”
İslami devlet ile cemaatin farklı yapılar olduğunu söyleyen Özdemir, İslami hükümlerin bir kısmını devletin gerçekleştirmek durumunda olduğunu, özellikle cezalandırma gibi hükümleri cemaatlerin gerçekleştiremeyeceğini ifade etti. “Cemaat yerin altına atılmış tohum gibidir. Bu tohum toprağı yarıp çıkacak, filizlenecek, dallanıp yaprağa duracak ve en nihayetinde meyve verecektir. Bu meyve devlettir.”

Programın ilk gününde üniversiteli gençler üniversite İslami çalışmanın nasıl olması gerektiğine dair bir forum gerçekleştirdi. Çeşitli il ve üniversitelerden gelen öğrenciler mevcut halde bulunan İslami çalışmaları değerlendirerek nelerin yapılması gerektiği hususunda fikir alışverişinde bulundu.

Programın ikinci günkü seminerlerinin ilkini “Müslüman Kardeşler Cemaati; Tarihi, Doğru ve Yanlışları” başlıklı sunumuyla Medeniyet Vakfı Başkan Yardımcısı Kâzım Sağlam gerçekleştirdi. Sağlam konuşmasında Müslüman Kardeşler’in İngiliz emperyalizmine karşı Mısır’da ortaya çıktığını, ümmetin başsız kalması karşısında gerçekleşen bir arayışın neticesinde Hasan el Benna liderliğinde teşkilatlanmış bir yapı olduğunu ifade etti. “İhvan, sömürgecilik karşıtı bir harekettir. Öncü bir kadro yetiştirmeyi ve bu kadro eli ile fikirlerini halka yaymayı ve Müslümanlar arasındaki problemleri çözmeyi amaç edinmiş bir yapıdır. Hasan el Benna ve Müslüman Kardeşler Cemaati’nin mücadele tarzında kendi coğrafyasının ve tarihinin etkileri vardır. Türkiyeli Müslümanlar olarak Müslüman Kardeşler’den faydalanırken bunu göz önünde tutmalıyız. Biz ümmetin bir parçasıyız fakat bununla birlikte Türkiye’de yaşıyoruz ve Türkiye’nin kendine has birtakım şartları vardır.”

“İhvan, kuruluşu ve müntesipleri itibari ile birçok devletten daha kadimdir ve daha etkindir. 80 yıldan fazla bir ömre sahip İhvan’ın hala varlığını sürdürmesi bir başarıdır. İhvan hareketi maalesef cemaatten devlete geçiş sürecini tamamlayamadı. Bunun için birtakım adımlar atmış olsa da uluslararası sistem Mursi’ye gereken bir süre vermemiştir. Mısır’da Suud parasıyla, Amerikan kurşunuyla, Sisi marifetiyle askeri darbe gerçekleşmiştir. İhvan yaşanan bu süreci atlatacak kadroya ve birikime sahiptir. Mısır’daki Müslümanları değerlendirirken anlamayı seçmemiz ve insaflı davranmamız gerekir.”

Kâzım Sağlam Hoca’nın konuşmasının ardından program Ebubekir Solmaz’ın “Öncesi ve Sonrası ile Evlilikte Dikkat Edilmesi Gerekenler” başlıklı sunumuyla devam etti: “Hayatımızın her alanında olduğu gibi evlilik gibi üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konuda Allah’ın sınırlarını gözetmek durumundayız. Evlilik insan için temel bir ihtiyaçtır. Fıtrata uygun olan bu olduğu için evliliği geciktirmek Müslüman bir fert için hayırlı değildir.” Evliliğin gerekliliğini ve önemini ifade eden Solmaz, konuşmasının devamında kadın ve erkeğin fıtratındaki farklılıklara değindi. İffet, utanma duygusu olmadan sağlıklı bir evliliğin gerçekleşemeyeceğini söyleyen Solmaz, Anadoludaki genel kanaatin aksine erkeklerin de iffetli davranması gerektiğini dile getirdi. Son olarak eş seçimi ve bu seçim sürecine dair bilgi ve tecrübelerini gençlerle paylaşan Ebubekir Solmaz bu konuyla alakalı okuma yapılmasını tavsiye ederek okunacak kitap isimlerini de gençlerle paylaştı.

Ebubekir Solmaz’ın sunumunun ardından üniversite öğrencisi Ömer Engin Karakaş’ın “Dünyevileşme” konulu semineri ile program devam etti: “Dünyevileşme asıl olarak ahiret hayatını düşünmeden, ahiret merkezli değil dünya merkezli yaşamanın adıdır. Dünya nimetlerinden faydalanmalıyız ancak bunu İslam’ın belirlediği sınırlar içerisinde yapmalıyız. Asıl amacımız Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Araçlar amaç haline geldiğinde sapma meydana geliyor. Rabbimizin şu ayetini hatırımızdan çıkarmamalıyız: ‘De ki: Şüphesiz benim namazım, ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.’ Hayatımızın esasını Rabbimizin rızası oluşturmalı, dünya Müslümanlar için araçtır, amaç haline gelmemelidir.”

Programın üçüncü günü gerçekleştirilen piknik ile devam etti. Piknik alanındaki kahvaltının ardından Medeniyet Vakfı Başkanı M. Beşir Eryarsoy “Medeniyet Olarak Tarihimiz, Hedef, İlke ve Yöntemimiz” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. “Bizler, Allah’ın insanlardan istediği halifelik görevini ve yeryüzünü imar etme vazifesini, imkanları ölçüsünde en iyi şekilde yerine getirmeye çalışan müminleriz. Bizim tarihimiz Hz. Adem (as) ile başlar. Hz. Muhammed (as) ile düşüncemizin, tarihimizin, akidemizin keyfiyetlenmesi ile Kur’an-ı Kerim’in de belirttiği gibi kemal mertebesine ulaşmıştır. Rabbimiz kitabında şöyle buyurmaktadır: 'Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçtim.' İşte bizler böyle bir akidenin, hayat nizamının takipçileri, tebliğcileri ve en önemlisi hedeflerinin gerçekleştirilmesi için bu uğurda mücadele eden, hayatının merkezine bu davayı koyan insanlarız.”

“Şu an dünya kapitalizme, materyalizme bakarak hizaya geçiyor. Çünkü bilimsel güç onlardadır. Bugün bilim emperyalizmin kol kuvveti olan askeriyenin elindedir ve bugünkü teknoloji askeriyeyi daha da fazla vahşileştirmektedir. Bilimi, Batı dünyasının gücüne karşı koyacak bir İslami kimliğe ve keyfiyete dönüştürmek vazifemizdir. Bu çerçevede Müslümanlar olarak kendimizi yetiştirmek ve Müslümanlara ve tüm insanlığa faydalı olmak durumundayız. Batı’nın bilim olarak dayattıklarını Müslüman olarak sıkı bir şekilde elekten geçirerek değerlendirmeliyiz. Kendinizi bu noktada küçümsemeyin. Kocaman dağlar küçücük taşlardan, kocaman çöller küçücük kum tanelerinden oluşur.”

M. Beşir Eryarsoy Hoca’nın sunumunun ardından gerçekleştirilen anket ile katılımcılar, programı değerlendirme ve tekliflerini iletme imkânı buldu. Program piknik ardından gerçekleşen vedalaşma ile son buldu.

tefsir dersi 2020

Yazanlarımız