ÇÖZÜM SÜRECİNDE YAPILAN YANLIŞLAR

Hükümet ve PKK arasında yürütülen “çözüm süreci”nde yapılan birtakım yanlışları şu şekilde özetlemek mümkündür:

1. Hükümet, Kürtlerin haklarını PKK ile pazarlık yapmakla hata yapmıştır. Temel insan hak ve hürriyetlerinin pazarlık konusu yapılması, hele bunu bir de eli kanlı bir terör örgütüyle yapılması aslında trajikomik bir olaydır.

Bu haklar, istisnasız, herhangi bir pazarlık konusu yapılmadan, herkese eşit vatandaşlık temeli çerçevesinde verilmelidir. Bu konuda sadece PKK’nın muhatap alınması, PKK’nın Kürtler üzerindeki vesayetini de arttırmıştır.

2. Dün ve hâlen Kemalist rejim tarafından ezilen Kürt halkı, bugün de bir başka zalim PKK/KCK tarafından ezilmektedir. Ne yazık ki bugün, bölge halkı, bir zalimden kurtulma ümidin taşırken bir başka zalimin eline düşmenin hayal kırıklığını yaşamaktadır. Bu ise hükümetin yanlış politikalarından kaynaklanmıştır. Şu da unutulmasın ki rejimin zulmü de henüz bitmiş değildir.

3. Bölge halkı, PKK’lı teröristlerin yol kesme, haraç alma, kepenk kapattırma, çocuklarından en az birini PKK’ya asker olarak alma, KCK mahkemelerinden yargılanma, dağa kaldırılmalardan dolayı bölgeden göç etmeye başlamıştır. Göç edenlerin sayıları günden güne de artmaktadır.

4. Bölgede, uzun yıllardan beri KCK mahkemeleri faaliyet göstermektedir. Nitekim bu illegal mahkemelerde yıllardır masum insanlar yargılanmış ve halen yargılanmaktadır. Bu mahkemelerin varlığının bilinmemesi, duyulmaması mümkün değildir. Şayet bu mahkemelerin varlığından devlet haberdar değilse bu vahimdir, eğer biliniyor ses çıkarılmamışsa bu daha da vahimdir. Bu mahkemelerde esnaf, iş adamları, PKK yanlısı olmayanların yargılandıkları bölgede herkes tarafından bilinmektedir. Hükümetin, bölge yöneticilerinin bunu bilmemesi mümkün değildir. Bilindiği hâlde bu paralel yargıya neden şimdiye kadar müdahale edilmemiştir?

5. PKK, Şanlıurfa’da hastane kurmuş, Kobani’de yaralanan PKK’lı teröristleri bu hastanede tedavi etmeye başlamıştır. Bu olay, basına yansıyınca hükümet hastaneye baskın yaparak kapatma yoluna gitmiştir. Peki, bu hastanenin açılma aşamasında devletin haberi olmamış mı? Basına yansıdıktan sonra kapatıldığına göre, demek ki haberi sonradan olmuştur. Peki, anlı şanlı MİT ne yapıyor? Yoksa bölge, PKK ve destekçisi eli kanlı emperyal ve Siyonist istihbarat örgütlerine mi bırakılmıştır?

6. Dönemin Başbakanı Erdoğan da, diğer yetkililer de PKK söz verdiği hâlde ancak % 15-20 oranında çekilerek sözünde durmadığını defalarca söylemişlerdir. Ancak ne Erdoğan, ne de hükümet bu konuda PKK’ya dönük -konuşmanın dışında yaptırımı gerektirecek hiçbir adım atmamıştır. Bu düşündürücü değil mi?

7. AKP’li bir milletvekili (Galip Ensarioğlu) ile devletin Siirt Valisi (Ahmet Aydın) dağa çıkan gençlerin sayısının arttığını, Çözüm Süreci’nin ilk üç ayında birisi 2200, diğerinin 2500 civarında gencin dağa çıktığını söylemesine rağmen hükümet bu konuda da ciddi hiç bir tedbir almamıştır. Bu sayı daha sonraki aylarda da dağa çıkanlar göz önüne alınırsa bu sayının çok daha fazla olduğu kolaylıkla tahmin edilebilir. Dağa çıkanlar bir eğitimden geçirildikten sonra şehirlere gönderilerek, dağda aldıkları eğitimlerin pratiklerini yapmaktadırlar.6-8 Ekim olaylarında taş taş üzerinde bırakmayanlar, işyerlerini yağmalayanlar, Müslümanlara saldıranlar bu gençlerdir. Valinin de, milletvekilinin de şikâyetnameye hakları yoktur.

8. PKK’lı militanlar, Ekim 2014’te Cizre’de özerklik ilan etmişlerdir. Bir iki mahallede olmuştur, önemli değildir denilemez. Bir devlet, sınırları içerisinde bir başka güce özerklik ilan etme hakkı vermez. Zaten Cizre, Nusaybin, Kızıltepe, Hakkâri, Yüksekova vb. yerler PKK’nın kurtarılmış bölgeleridir.

9. Bölgede, Çözüm Süreci’nin ruhuna aykırı özellikle de 6-8 Ekim’de yapılan ve 50 civarında insanın ölmesine ve milyarlarca dolar zarara yol açan eylemlerden Öcalan’ın haberinin hatta onayının olmaması mümkün değildir. Öcalan’ın, bölgedeki PKK’lılar ve militanları üzerindeki etkisini herkes bilmektedir. Bu, 8 Ekim gecesi Selahattin Demirtaş’a gönderdiği mesajla olayların durmasını sağlayan Öcalan, neden bu eylemlerin başlamasını engellememiştir? Bırakın bun son açıklamasında ya kaos ve darbe ya da benim dediklerim tarzında tehditte bulanmaktadır.

10. AKP’nin, Öcalan ve örgütünü muhatap alış şekli örgütü devletleştirmiş, Öcalan’ı da bir devlet başkanı konumuna getirmiştir. Bugün, Öcalan ve PKK’nın, bölgede diğer STK’ları yok saymasının ve her defasında sadece kendileri için daha çok hak istemelerinin nedeni de budur.

11. Çözüm Süreci PKK’yı bölgesel güç konumuna getirmiştir. Suriye’de özerklik ilan edilmiş ve alan hâkimiyeti sağlanarak PKK ordulaşmıştır. Kobani’de oluşturulan mazlumiyet nedeniyle batı kamuoyunda da meşruiyet sağlamıştır. ABD, bir terör örgütü olan PYD ile görüşüyor ve silah yardımı yapıyorsa bunun başka bir anlamı yoktur. PKK, PYD dolayısıyla Kobani’de oluşturulan algı nedeniyle Batı nezdinde makul ve meşru örgüt olmanın zemini oluşturmaya çalışmaktadır. ABD, stratejik müttefiki Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rağmen açıkça PYD’ye, dolayısıyla da PKK’ya silah yardımı yapmaktadır.

HÜKÜMET TARAFINDAN ACİLEN ATILMASI GEREKEN ADIMLAR

1. PKK’nın, bölge halkından vergi, haraç ya da başka ad altında para toplanması mutlaka ve hemen engel olunmalıdır.

2. Bölgede eylem yapan, yol kesen, Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H), asayiş ya da özel savunma birlikleri adı altında oluşan terör gruplarının mutlaka ve bir daha eylem yapamayacak şekilde dağıtılmalıdır.

3. Bölgede sadece PKK/KCK’yı değil, en az onlar kadar diğer irili ufaklı bütün gruplar, kanaat önderleri devreye sokularak muhatap alınması, görüşlerine başvurulması mutlaka sağlanmalıdır.

4. Muhataplarla yapılan bütün görüşmelerin bir takvime bağlı olarak kamuoyu tarafından da bilinecek ve izlenecek tarzda açık ve şeffaf olması mutlaka sağlanmalıdır. Bugün, yarın ya da daha sonraki günlerde hangi adımların atılacağı önceden belirlenerek takvime bağlanmalı ve bu da kamuoyuna açıklanmalıdır.

5. İmralı’dan gelen mesajlar birer kutsal metin olmaktan çıkarılmalı ve Çözüm Süreci Öcalan’ın iki dudağı arasına asla mahkûm edilmemelidir. Aslında Öcalan, dün neyi düşünüyorsa bugün de aynı şeyi düşünüyor ve düşüncelerinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Pragmatist davrandığı için bugün uyumlu ve barış yanlısı gibi görünmektedir. Aslında hiç de öyle değildir. Asla güvenilmemelidir. Öcalan’ın da, PKK’nın da hedefleri bellidir ve bu hedefler içinde gerçekten birleşik bir Türkiye bulunmamaktadır. Öcalan için Çözüm Süreci bir amaç değil, hedefe ulaşabilmek için sadece araçlardan biridir. Nitekim Kobani gösterilerinden sadece 15 gün önce Öcalan tüm Kürtlere “Yüksek yoğunluklu savaşa hazırlıklı olun, yaşamınızı dahi buna göre ayarlayın.” talimatını vermiştir.

6. Kürtlere verilmesi gereken haklar PKK/KCK kanalıyla veriliyor intibaı mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. Ana dilde eğitim dâhil Türklerin sahip olduğu her hak, Kürtler de dâhil bütün kavimlere verilmelidir. Bu hakların PKK/KCK ile pazarlık konusu asla yapılmamalıdır.

7. Çözüm Süreci, başta Doğu ve Güneydoğu halkı olmak üzere bütünüyle Türkiye halkına mal edilmelidir. Bu nedenle Çözüm Süreci, PKK/ KCK’nın tekelinden kurtarılmalı ve özellikle bölgedeki bütün kesimler bu sürece dâhil edilmelidir.

8. Bölge halkının can güvenliği mutlaka sağlanmalı, halkın üzerine sinmiş PKK/KCK korkusu mutlaka giderilmelidir. Dolayısıyla eylem yapan, yol kesen, haraç toplayan, halkı baskı altına alan ve silahlarıyla trafik kontrolleri yapanlara karşı gerekli önlemler mutlaka alınmalıdır.

9. PKK/KCK elindeki belediyeler, PKK/KCK militanlarının yuvalandığı yerler olmaktan çıkarılmalı ve aynı zamanda belediyeler teröristlerin finans kaynağı olmaktan kurtarılmalıdır.

10. PKK/KCK içerideki finans kaynakları -uyuşturucu, fidye, haraç, vergi, iş adamlarının yardımları ve şirketlerden gelen gelirler- mutlaka kurutulmalıdır. Terör örgütleri finans kaynağı olmadan ayakta kalamazlar. PKK bir taraftan ideolojik faaliyetlerini sürdürürken, diğer taraftan ekonomik çıkar amaçlı bir örgüt haline gelmiş durumda. PKK’nın Türkiye, Kuzey Irak, Avrupa ve ABD’de bağlantılı olduğu şirketler aracılığıyla 50- 60 milyar dolarlık para kaynağını kontrol ettiği bilinmektedir. PKK’nın tasfiye olması ve dolayısıyla silah bırakması sırf bu nedenden dolayı bile kolay değildir.

11. PKK’nın silah bırakması asla söz konusu değildir. Çünkü PKK’nın içerisinde sadece Türkiye Kürtleri yoktur, aynı zamanda İran, Irak ve Suriye Kürtleri de bulunmaktadır. Bu yüzden İran, Irak ve Suriye ile PKK arasında çıkar ilişkisi bulunmaktadır. Ayrıca buna ek olarak PKK’nın stratejik aklı olan Batı’nın, Rusya’nın ve Siyonist İsrail’in de PKK’nın bitmesini dolayısıyla da silah bırakmasını istemez. Bir de PKK’ya silah satan grupları da hesaba katmak gerekir. Kısacası bölgesel ve küresel dengeler Türkiye üzerinde çok etkili olan PKK kartını kolay kolay elden bırakmak istemezler. Ayrıca PKK liderleri, örgütün silahları bırakması hâlinde etkisizleşeceklerini düşünmektedir. Çünkü PKK örgütsel olarak geldiği noktayı, silahlı mücadeleye borçludur.

12. Bölgede faaliyet gösteren ve PKK ile doğrudan ya da dolaylı ilişkide bulunan istihbarat örgütlerinin bu olaylarda etkisini unutmamak gerekmektedir. Türkiye’nin bu istihbarat örgütleri ve arkasındaki güçlerle hesaplaşmayı göze al(a) madığı takdirde PKK belasından kurtulması da en azından şimdilik mümkün görünmemektedir.

Yazan: Ali KAÇAR

Düzenleyen: Ahmet Ali Yüksel

tefsir dersi 2020

Yazanlarımız