ALLAH FOBİSİ

Hamd, şükredenlere nimetiyle karşılık veren, her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi kemaliyle gören, her şeyi bilen ve kudreti sonsuz olan Allah (cc)’ye mahsustur… İbadetlerimizi kazanılmış refleks olmaktan ancak ve ancak "Allah Korkusu" ile kurtarabiliriz.

Aksi halde kronik bir hastalık haline gelen "İnsanda Allah Fobisi" salgını git gide yaygınlaşmaya başlayıp, biz insanoğlunu Allah (cc)’den uzaklaştırıp, hazin bir sona sürükleyecektir.

Çünkü bugün dünya denilen bu gezegende yaşamanın gayesi, Allah (cc)’ye kul olmaktan çıkıp, tamamen dünyevi heveslere endekslenmiştir.
  

Dünya bugün bazı felaketleri yaşıyorsa; bunun nedeni Allah(cc)’den korkan kulların, yapılan zulümlere sessiz kalmasıdır. Nitekim Allah(cc) Kur’an-ı Kerim’de; "Bir topluluk kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. (Rad 13-11)" buyurmaktadır. Bu yüzden yaşadıklarımıza inanmaya başladık! Ve inandıklarımızı yaşamadık! Bu da Müslümanların dağılgan bir özelliği kimliklerine kazandırdığını göstermektedir. Dağılgan ve kırılgan… Yerine göre taviz veren… Yerine göre susan… Yerine göre konuşmayan… Yerine göre hak sözü söylemekten bile geri kalan…

 

Dünya hayatı; otobüsün sol tarafında etrafı seyrederken, sağ taraftakileri kaçırmaktan mı ibaret? Yoksa gelişigüzel bir yaşantıdan mı? Ya da “Dünyaya bir defa geliyorum, her zevki tatmadan ölmeyeyim” düşüncesinden mi ibaret? (Evet, dünyaya bir defa geldiğimiz doğru fakat bu bir defa öleceğimiz gerçeğini de değiştirmiyor.)
 

Yaşadığımız dünya adlı bu gezegenin bir sınav salonu olduğunu ve yaşadıklarımızın da amel defterimize eksiksiz yazıldığını ne yazık ki bizlere unutturdular. Bu tıpkı Ortaçağın kilise bilginlerinin sahip olduğu skolâstik düşünceye benzemektedir. Çünkü mevcut düzeni değiştirmek istediğinizde, karşınızda, ilk bu düzenin ayakta kalmasını finanse edenler olacaktır. Düşünün! Yeryüzünde bunca Müslüman varken, yeryüzünde bunca Müslümanın zulme maruz kalmasını… Bu açık ve net olarak dine karşı reaksiyonun sonucu değil midir?

İslamofobik bir zihniyetin temeli, Batı’da gerçekleşen Rönesans Dönemi’ne dayanmaktadır. Bu döneme baktığımızda Allah fobisinin temellerinin atıldığını görebiliriz. Çeşitli düşünce akımlarının fikir babaları, o dönemlerde ortaya attıkları fikirlerle dine karşı reaksiyon olarak beşeri dinleri topluma servis ettiler. Bunun sebebi; Batı’da gerçekleşen Rönesans Hareketi sırasında kilise erbabının skolâstik düşünceye sahip olması ve zor kullanarak topluma baskı yapmasıdır. Bu durumda netice olarak dine karşı isyanın ilk adımları atılmıştı. Çünkü Hıristiyan bilginleri, dinin yapısını ve işleyişini Yunan felsefesi üzerine inşa etmişlerdi. Ve en ufak bir sarsıntıda bu dini otoritenin yerle bir olacağını da çok iyi bilmekteydiler. Bu yüzden en ufak bir araştırmaya, ilme ve yeniliklere asla izin vermediler.
 

Bu baskıcı tutum, halk tarafından dine ve dindarlara karşı taraftar olma güdülerine sebep oldu. Dine karşı bir araya gelen taraftarlar sadece kilise bilginlerine değil, bütün olarak dini hedef aldılar. Dinin bir aldatmaca, baskı ve gelişmeye karşı olduğunu düşündüler. Rönesans hareketinden sonra araştırmalar yapılıp yeni fikirler yayılmaya başlandı. Kiliseye karşı ayaklanmalar git gide arttı. Buda kilise erbabının düşünen ve araştırıp öğrenenleri yok etme kararını almalarına neden oldu. Netice olarak bu baskıcı tutum, İnsanda Allah Fobisine neden oldu. İnsan araştırmaya, öğrenmeye, gelişime karşı bir din anlayışını doğal olarak kabul etmemeyi benimsedi.
 

Bugün 21. yy’a baktığımızda Batı ülkeleri, dine karşı öfkeli ve dinin hâkim olduğu yerleri yok etme telaşında… ABD ve Siyonist Güçler, İslam coğrafyasının herhangi bir yerinde yüz binlerce çocuk ölse gıkı çıkmazken, on haneli bir köyde şeriata göre hükümler verilmeye başlansa, yüzlerce bombayla o köyü yerle bir edecektir. Batılı ülkeler dine karşı savaşını 21. yy’da başlatmadı. Bu savaş Rönesans Dönemi ile başlamıştı zaten. Ve dine karşı bu savaşın sebepleri, İslam dininin; gelişime, modern hayata, teknolojiye vb. şeylere karşı olduğu görüşleridir. En önemli sebepleri de özgürlüğü götürüyoruz sloganıdır. İnançları tutsak edip, insanları özgürleştirme fikri, İslam dinine yapılan büyük bir darbedir.
 

"Allah Korkusu ve Allah Fobisi’’, bu iki kavramın aynı şeyler olmadığını görebiliyoruz. Bizler Allah(cc)’den korkan kullar olmaya gayret etmeliyiz. Hiç kimseyi rızık verici olarak görmemeliyiz. İslam dininin düşmanlarını iyi tanımalıyız. Allah Fobisi’nin kalplerimizi işgal etmesine izin vermemeliyiz. Buna izin vermediğimiz gibi aynı şekilde, kalplerimizde Allah Hobisi de olmamalıdır. Allah(cc)’ye karşı kulluğumuzu da hobileştirmemeliyiz.
 

Yaşarken ölümü öldürmek istiyorsak, Allah (cc)’den korkarak yaşamalıyız. İslam dinine karşı yapılan saldırılar karşısında durmalıyız. İnsanlara bu dinin skolâstik bir algıdan ibaret olmadığını anlatmalıyız. Belki o zaman kafalardaki işgalleri engellemiş oluruz. Belki o zaman esir alınan kalpleri esaretten kurtarabiliriz. Ve son olarak, bizler önce kafalarımızda işgal edilen Filistin’i, Suriye’yi, Çeçenistan’ı Mısır’ı kurtaralım. Kafalarımızda işgal altında olan bu topraklarımızı kurtarabilirsek, gerçekte olan bu İslam coğrafyalarını ancak o zaman kurtarabiliriz…(!)
 

Selam ve dua ile…
 

Mehmet Adıgüzel

tefsir dersi 2020

Yazanlarımız