21.yy.da tarihin bir kırılma dönemini acı şekilde yaşayan Müslümanlar, yeniden bir durum değerlendirmesi yapmak zorundadır. Çok kısa olan şu dünya günlerinin komple, İslam dünyasında ümmeti Muhammed olarak ebedi matemlere, acılara, gözyaşlarına dönüşmemesi için bu değerlendirmenin doğru yapılması şarttır.
Müslümanların güçlü kuvvetli, dünyaya hakim olduğu Allah’ın düşmanlarına ve kendi düşmanlarına mahkum olmadığı ‘’izzetli’’ ve ‘’şerefli’’ günlerine yeniden kavuşmaları, bu değerlendirmeye bağlıdır.
Değerli kardeşlerim
Değerlendirme, ileriyi görmek, geleceğe yönelmek, halkanın nereden koptuğunu tespit etmek ve yarın pişman olmamak için önceden tedbirli olmak demektir.
Yıllardan beri, hele hele son 20 yılda dünyanın her tarafında Müslümanlar acılar içerisinde kıvranmakta. Kimisi hürriyetleri için can vermekte (Irak’ta olduğu gibi), kimisi iç ve dış düşmanların profesyonel olarak ortaya koyduğu senaryo ve oyunlarla sarsılmakta, kimisi açlık ve yoklukla boğuşmakta, kimileri de birbirlerine karşı kırdırılmaya, kavga ettirilmeye çalışılmaktadır.
Değerli kardeşlerim
Kalplerimizi birbirinden koparan, hayatlarımızı darmadağın eden, sevgilerimizi öldüren bizi parça parça yapıp acılarla kıvrandıran, evladımızı dahi bizden çalan felaketleri yeniden yaşamamamız için ileriyi görmek ve halkanın nereden koptuğunu tespit etmek zorundayız. Peki, halka nereden kopmuştu?
Halka tüm İslam âlemi, özelde de Türkiyeli Müslümanlar için Vahye yani Allah’ın kitabı Kuran’a ve onun kişisel, toplumsal yaşama şekli olan Sünneti Seniyye’ye sırt çevirmeyle kopmuştur. İşte bu andan itibaren tüm İslam alemi için felaket kapıları açılmaya başlamıştır.
Artık iyiyi kötüden, hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan, dostu düşmandan ayırt edecek bir basiret, bir ileri görüşlülükten yoksun, geçmişte yaşadığı acı olayları ve şu günlerde yaşamış olduğu felaketleri sebep-sonuç ilişkileri çerçevesinde değerlendiremeyen ve kuklaları değil kuklacıları göremeyen, onlara karşı doğru bir tavır geliştiremeyen, basiretten yoksun, duygularıyla hareket eden bir İslam dünyası ortaya çıkmıştır.
Değerli kardeşlerim
Kuran’ın bir ismi de Furkan’dır. Ne demek Furkan, Doğruyu eğriden, iyiyi kötüden, hakkı batıldan tamamen ayırt etme, ortaya koyma özelliği, misyonu olan kitap demektir. Böyle bir misyona sahip kitabın kriterleri ile eşyayı, hadiseleri, problemleri değerlendirmezseniz bu acı olayları bir değil onlarca kez yaşarsınız.
Kuran-ı Kerim, Efendimiz (a.s)’ın peygamberlik verilmeden önce kendisinin ve toplumunun durumunu şöyle tahlil eder.(Bizlerin ibret alması düşünmesi için) Hani sen bir çıkmazda idin de, o sana doğru yolu gösterdi.
Toplumun yaşadığı küfrü, şirki her türlü kişisel, toplumsal, ahlaki yozlaşmayı görüyordun da bir çözüm üretemiyor bu problemleri nasıl çözeceğini bilemiyordun .Ve vahiy yetişti imdadına, kişisel ve toplumsal her türlü problemin çözümünü getirdi sana.
Vahşet üreten bir toplumu, medeniyet üreten ilim, irfan üreten ahlak üreten bir topluma dönüştürdün..
Furkan’la bakarsanız Furkan’ı elde edersiniz diyor Kuran.
Ne demek şimdi bu?
Bu şu demek: Eğer Kuranla bakarsanız hadislere Furkan’ı yani hakkı batıldan ayırt edebilecek bir ileri görüşlülük (bir basiret) bahşeder Allah size… Yoksa tersi Kur’an’la bakmazsanız hakkı, batıldan ayırt edebilecek bir melekeyi bir basireti elde edemezsiniz. Hak gördüğünüz batıl, doğru gördüğünüz yanlış, çözüm gördüğünüz çözümsüzlük veya felaketlerin başlangıcı olabilir.