Rusya tarihi bir hamle yaparak Ukrayna'yı abluka altına aldı ve kısmı azamisini işgal etti. Bunu siyasi bir manevra ile yaptı. Kendine göre siyasi ve diplomatik bir zemin de hazırladı. Putin tarihi bir konuşma yaparak Rusya'nın tarihi emellerini dile getirdi ve devletinin yeni hedeflerini, kurulacak olan yeni dünya düzeninde Rusya'nın nerelerde olması lazım geldiğini dile getirdi.
Olmakta olanları tüm dünya izliyor, iş nereye varacak, bir dünya savaşına dönüşecek mi dönüşmeyecek mi, bunu kısa zamanda öğreneceğiz. Ukrayna, istikrarsızlaştırıldı, NATO'ya girme hususunda batı oyalama taktiği güttü, Ukrayna'yı umutlandırdı yarı yolda bıraktı NATO'ya almadı. Şimdi askerden arındırmaya zorlanıyor. Rus yanlısı kukla bir hükümet istiyor Putin, bunu da sağlayacak. Altyapısı tahrip edilmiş durumda, nükleer tesisleri Rusya ele geçirmiş, demir- çelik fabrikası başta olmak üzere tüm stratejik alt yapıyı tahrip ediyor. Rusya burada elde edeceği zaferle (!) diğer eski SSCB coğrafyasını tekrar kendine bağlamak istiyor. Bunu sağladıktan sonra orada da durmayacak Çarlık dönemindeki ülke sınırlarına kadar genişlemek emelinde. Bunların kaçta kaçını fiiliyata koyabilecek bütün dünya gibi biz de izliyoruz.
Batılı ülkeler; ABD, İngiltere, AB Ukrayna'yı önce desteklediler, cesaretlendirdiler, Ukrayna da bunlara güvenerek Rusya'ya kafa tuttu ve bağımsız bir devlet gibi davranmaya başladı. Rusya Putin harekete geçmeden önce ABD başta olmak üzere dünyanın neler yapabileceklerini tespit etti ve işgale başladı. Yani iyi bir satranç oyuncusu olduğunu gösterdi.
ABD, İngiltere, AB ülkeleri NATO muğlak ve Rusya'yı durduramayacak bir siyaset izliyorlar. Ekonomik yaptırımlar Rusya'yı durduramaz. Rusya bu konuda da tedbirini almış durumda, onun da elinde Batı'ya karşı kullanacağı kozları var. Döviz ve altın rezervi siyasetini-işgalini rahatlatacak seviyede. Gaz akışı koz olarak her an kullanabilir. Tarım ülkesi olduğu için gıda sıkıntısı çekmez. İçeride de muhalefet yok denecek kadar az. Yani iç karşı çıkış hususunda sıkıntı çekmiyor.
Çin ile İran ile Türkiye ile Arap ülkeleri ile siyasi askeri ekonomik ilişkileri var, kullanacağı argümanlara, icra edeceği imkana ve uygulamalara da sahip.
Ukrayna'dan sonra etkilene ülkelerin başında Türkiye geliyor. Hem Ukrayna ile hem Rusya ile ilişkileri bozmak istemiyor. Çünkü her iki ülke ile ticari bağlantıları, siyasi askeri anlaşmaları var, ne Rusya'dan vazgeçebiliyor ne de Ukrayna'dan. Bu iki arada bir derede kalmak mıdır yoksa yeni bir dış siyaset gereği midir? Türkiye sayılan güçler arasında kabul edilmezse bile etkin bir güç olarak olmakta olanlara müdahil olmaya çalışıyor. Genel itibarıyla Ukrayna'ya daha yakın duruyor, Rusya'nın işgalini aleni ve açık kınadı, toprak bütünlüğünü savunuyor, Kırım'ın işgalini de meşru görmüyor. NATO üyesi NATO'nun alacağı kararları uygulamak zorunda. Bütün bunlarla beraber Rusya ile de ilişkilerini canlı ve sıcak tutmaya çalışıyor.
Rusya şu an Türkiye'yi karşına almak istemiyor, çünkü işine gelmiyor, cepheyi genişletmek istemiyor. Ama Putin'in imparatorluk emellerine engel olarak görürse Rusya Türkiye'ye yaptırım uygulamaktan geri durmaz. Bundan böyle Türkiye- Rusya ilişkileri yeni bir safhaya girecek.
Karadeniz'de bir savaş patlak verirse Türkiye ateş çemberi içine düşecek. Karadeniz kıyıdaş ülkeler arasında en uzun sahili olan ülke Türkiye'dir, coğrafi yapı olarak bu savaşta en çok etkilenecek olan ülke Türkiye olacak. Hem Rusya hem NATO Türkiye'yi sıkıştıracak. Bu sıkıştırma iki türlü olacak: Birincisi; birinden birini tercihe zorlama sıkıştırması olacak. İkincisi; Boğazlar meselesi olacak. Katıldığı kamp Boğazları diğerine kapatmasını isteyecek. Bu fiili savaşa katılma anlamına gelir ve istemeden savaşa dahil olur. Karadeniz savaş gölüne dönüşürse doğalgaz çıkarma bile tehlikeye girer. Montrö anlaşmasının hükümleri açık da olsa NATO, ABD, AB kendine göre yorumlayacak, Rusya kendine göre yorumlayacak. Nitekim Ukrayna elçisi Boğazları Rus savaş gemilerine kapatması talebinde hemen bulundu.
Türkiye bu badireden nasıl çıkacak? Zorlu bir durum. Muhalefet şimdiden harekete geçti Rusya'ya açık cephe almaya davet ediyor hükümeti.
ABD, İngiltere ve AB ülkeleri ekonomik yaptırımlar uygulamaya başlarsa, Türkiye-Rusya ticareti de sıkıntıya girecek. ABD'nin İran ile Türkiye arasındaki ticareti bahane ederek Türkiye'ye nasıl müeyyide uyguladığını gördük. Halkbank meselesi hale kapanmış değil. ABD ve AB ülkeleri bunu kullanacaklar. Almanya, Fransa vb. ülkeler yaptırımı delerler onlara bir şey olmaz. Ama Türkiye-Rusya ticareti darbe yer.
Ortak İslam Konseyi Kurulmalı ve Yeni Bir İslam Birliği Oluşturmalı...
İslam dünyası acil durum ilan ederek toplantı yapmalı ve ortak bir siyaset gütmelidir. Bütün dünya kuruluşları teyakkuza geçmiş, ne yapabiliriz, bu badireden nasıl az yara alarak kurtuluruz, diye çırpınırken İslam dünyasından hareketlenme yok. Bekliyorlar, neyi bekliyorlar, kimi bekliyorlar...
İki cihan harbinden sonra kurulan dünya düzeninde Türkiye Rusya'nın yanlış ve ileriyi düşünmeyen siyaseti yüzünden Batı blokuna dahil oldu. Şu an karşı karşıya kalınan durum ile o günkü durum aynilik ifade etmiyorsa da benzerlikleri var. Eğer dünya gene iki kutuba ayrılırsa Türkiye çok sıkıntılar çekecek. ABD ve Batı Avrupa bu kamplaşmayı tetikliyor, çünkü işlerine gelir. Rusya'ya karşı NATO şemsiyesi altında yenidünya düzenini istedikleri gibi dizayn etmeye yararı olacak onlar açısından. Ama Türkiye açısından bu çok yararlı olmayacak. İki kutuplu dünya oluşabilme imkânı 1950 yıllar kadar kolay ve netlik kazanamayacak.
Adı konulmasa da dünya yeni bir uluslararası sistem arıyor. Dünyanın şu an bir sistemi yok. Uluslararası kurum-kuruluşlar fonksiyonlarını yitirmiş durumda. BM bu konuda ne yapabilir? Karşı karşıya gelen daimî ülkelerden hiçbirinin isteği olamaz, çünkü veto hakkını hem Rusya hem ABD ve taraftarları kullanabilir.
NATO tarafsızlığını kaybetmiş, işlevsizleşmiş durumda. Türkiye bu ahvalde NATO'ya ne kadar güvenebilir? Kaldı ki NATO'nun Türkiye dışındaki üyeleri de aynı doğrultuda hareket etmiyorlar.
Rusya'ya karşı açık tavır takınmasını isteyen siyasi ve diğer çevreler acaba ABD'ye, AB'ye, NATO'ya ne kadar güveniyorlar? Türkiye aleni olarak Ukrayna'nın yanında yer alırsa ve Rusya'ya karşı hasmane tavır takınırsa Türkiye müttefikleri ne denli ülkenin arkasında durabilirler. Rus mezalimi var da ABD, AB, NATO vb. mezalimi yok mu?
İslam coğrafyasına İslam'a ve Müslümanlara ABD, AB ve NATO az mı çektiriyor? Afganistan'da Irak'ta vb. yerlerde bize yapılanları görmezden gelemeyiz. Rusya da en az Batılı emperyalistler kadar eli kanlıdır. Putin eli kanlı bir liderdir, Stalin kadar, Deli Petro kadar tehlikeli ve acımasızdır. Planı işlerse yöneleceği coğrafya Batı, Balkanlardan önce Türk cumhuriyetleri İslam Coğrafyasıdır. Libya'dır. Azerbaycan'dır, Kafkasya'dır...
...
Bu olmakta olanlar bize farkına varırsak bir imkan sunuyor. Dünyanın uluslararası bir sistem arayışına girdiği bu atmosferde İslam alemi biraraya gelerek İslam Birliğini kurabilir, kurmalıdır. Dünya siyaset sahnesine yeni ve taze bir solukla sahneye çıkabilir, çıkmalıdır. İlk adım olarak hemen kendi aralarında bir birlik oluşturup Batı ve Doğu blokun dışında yeni bir birlikle dünyada yerleri almalıdır. Arap ligi Türk birliği bu yeni birliğin alt birimleri olmalıdır. Üst birlik bütün İslam Coğrafyasını kapsamalıdır. Halkı Müslüman olan ülkeler kendi aralarındaki düşmanlığa son vermeli. Eğer bu atmosferde de aralarındaki husumeti sonlandırmazlarsa artık fırsat kaçar ve bir yüz sene daha beklemek zorunda kalabiliriz. Coğrafyamız bitişiktir, ayrık olan coğrafyalarımızı da buna katabiliriz. Bunu yaparsak Afrika Birliği de bize katılabilir. Zulme uğrayan ve çare arayan devletler de var, onlara da şemsiye oluruz. İlk başta biraz maddi ve idari sıkıntılarımız olabilir, ama ortak hareket edersek bu sıkıntıları çabuk atlatırız.
Bu kaosu, NATO, BM ve diğer uluslararası kuruluşlar çözemez. Çünkü problemi onlar oluşturmuş. Taze bir güç olarak dünya sahnesine İslam Ülkeleri Birliği çıkarsa zulme uğramış tüm mazlumların da umudu yeşerir. Hayal diyenler olabilir. Ama şu anki zulüm şebekesinden katbekat daha adil ve yaşanabilir bir dünya olma imkanını bünyesinde taşır. Yeter ki halkı Müslüman olan ülkeler, emperyalist bloklardan vazgeçip kendi özleri olan İslam Birliğine inansınlar ve bu hususta gereken bedeli ödemeyi göze alsınlar. Bu fırsatı değerlendirmeyip ürkek ve korkak davranırlarsa İslam Birliği için ödeyeceği bedelin bin kat daha fazla bedel öderler, ayrıca haysiyetlerini de yitirirler.
Haydi İslam Milleti haysiyet, onur, erdem, adalet, merhamet, şefkat ve dünya nizamı için bedel ödeyerek insanlığı kurtarmak için harekete geçin. Ülke idarecilerini sıkıştırın. Bu fırsat bir daha ele geçmez.
...
Kâzım Sağlam