PANEL: KUR'AN'DA DÖRT TERİM

Kur’an’ın önemini her sayfasında, ayetinde vurguladığı dört terim olan İlah, Rab, İbadet ve Din kavramları arkadaşlarımızın sunum konularıydı. Yazımızda söylemlerin kulaklarımızda yer ettiği tabiri caizse damağımızda kalan tatları arkadaşlarımızın ağzından çıktığı şekliyle sizlerle paylaşacağız.

Sunumlar 15′i ilk, 5′i son bölümde olacak şekilde her arkadaşımıza 20’şer dakika söz verilerek yapıldı. Panelimizde Kur’an tilavet edildikten ve meali açıklandıktan sonra oturum başkanı Sefa Eroğlu kardeşimiz giriş mahiyetinde bir konuşma yaptı. Konuşmasında bu dört kavramın her Müslüman tarafından bilinmesi gerektiğini vurgulayan kardeşimiz, her kavramın sunumunu yapan kardeşimize sözü devretmeden önce o kavrama kısaca giriş yaparak birkaç ayetle bunu pekiştirdi.
“Bizler Rabbimizin bize vermiş olduğu en büyük nimetle şereflenmiş bulunuyoruz. Bizler Müslüman’ız …”

Daha sonra sözü İlah kavramını anlatmak üzere Ömer Engin Karakaş kardeşimize verdi. Ömer kardeşimiz sunumunu: Neden kavramları önemsemeliyiz? İlah kavramı, İlah ve otorite ilişkisi, Cahili toplumlardaki İlah anlayışı, Neden insanlar Allah’tan başka bir İlah edinirler ve bunlar nelerdir? Başlıklarına ayırarak derli toplu bir sunum gerçekleştirdi. Kardeşimizin sunumunun kısa bir özeti:
Düşünce dünyamıza yön veren, düşünce dünyamızın hamurunu yoğuran kavramları iyi tahlil etmemiz gerektiği aşikâr bir gerçektir. Bugün, La ilahe İllallah’ın temel taşı olan ve Kur’an’da 147 defa geçen İlah kelimesini ele alacağız inşallah. Istılahi anlamda İlah, otorite sahibi, kanun koyan, hesaba çeken, ihtiyaç duyulan gibi anlamlara gelmektedir. Allah batıl İlahlardan bahsederken onlara direkt İlah kelimesini kullanmaktan biraz çekinmektedir, bunun yerine, onların taptıkları, ibadet ettikleri, şirk koştukları tarzında zamirler ekleyerek onları açıklamaktadır. Bazı zamanlar insanlar Allah’ın tek yaratıcı olduğunu bildiği halde yetki ve hüküm koyma yetkisini başkasına vermişlerdir. Cahil toplumlardaki İlah düşüncesindeki sapıklığın sebepleri;

1- İlah olarak niteledikleri varlıkları kendilerini desteklediğini, musibet anlarında kendilerine yardım ettiklerini düşünürler.(Meryem–81/ Yasin–84)
2- Dua ettiklerinde kendilerine fayda vereceğine inanıyorlardı. (Hud–101)
3- Cin, Melek gibi başka varlıklardan destek gördüğünü düşündüğü için onları İlah edindiler. (Nahl 20–21–22)
4- Ölmüş veya sağ bazı kişilerin Allah katında kendilerine şefaatçi olacağına inandıkları için. (Hud 18)
5- Özellikle tahrif edilmiş dinlerde görülen Allah’ın birden çok olduğu düşüncesi. (Nahl 51/Hud 54)

Peki, Allah’tan başka İlah edinilen şeyler nelerdir? Onları açıklamaya gelelim: Bunları 3 ana başlık altında toplayabiliriz;
1- Hayat sahibi varlıklar
2- Cansız varlıklar
3-Gözle görülmeyen, soyut, mücerred varlıklar

“Yahudiler: “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler; Hıristiyanlar da: “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki küfredenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?” (Tevbe–30)
Ömer kardeşimiz ilk bölümdeki sözlerini Hz. Ömer’in cahiliyye çağındaki “Bizler yeri gelir helvadan yapılmış putlara tapardık, acıkınca da yerdik” ifadesiyle tamamladıktan sonra, oturum başkanı Sefa Eroğlu, diğer bir terim “Rabb’e” Adiyy Bin Hatem’in Tevbe suresi 31. ayete olan itirazını anlatarak giriş yaptı ve sözü Berker Işık kardeşimize verdi. Berker kardeşimiz kavramı kısaca şöyle açıkladı: Rab kelimesinin asıl anlamı “terbiye” manasında. Fakat sadece terbiye ile sınırlı değil, pek çok anlam ifade ediyor. Kur’an’ı ilk açtığımızda(Fatiha–2), ilk inen ayetlerde (Alak–1), ilk insanın yaratılışında, ilk misak almada Allah Teala Rab ismini kullanıyor. Kur’an’ı Kerim’de çoğulu olan erbab, rabbaniyun, ribbiyyun ile birlikte toplamda 976 defa kullanıyor. İzafe edilmeden, yani tamlama içinde kullanılmadan bu kelime Allah’tan başkası için kullanılamaz. Allah Teala ayetlerini açıkladıktan sonra en son 8 farklı yerde “zalikümullahu rabbiküm” diyor. Yani sizin Rabbiniz Allah’tır, benim diyor. Acaba Allah bizi nasıl terbiye ediyor; Bir kere Kur’an ile terbiye ediyor. Peygamberler gönderdi, emrediyor, yasaklıyor, sakındırıyor bizi. Cahiliyyede ya Allah’la birlikte başka Rabler ediniyorlar, ya da Allah’ın Rabliğine teoride inanıyorlar, fakat pratik hayatta bunu kabul etmiyorlar. Tabiri caizse Allah’ı sadece göğe sıkıştırmaya çalışıyorlar, tamam Allah yağmuru yağdırsın, bir takım doğa olaylarını kontrol etsin. Ama yeryüzüne hiç müdahale etmesin. Hâlbuki Allah defalarca göklerin ve yerin Rabbi olduğunu söylüyor. Kur’an-ı Kerim’de Rab terimi kabaca 6 anlamda kullanılıyor;

1- Allah’ın özel ismi olarak
2- Kendisine yönelinen
3- Karşı gelinemeyen otorite (Ali İmran–64)
4- Efendi, yönetici
5- Sahip, Malik
6- Islah eden, koruyup gözeten

Aristo’dan etkilenen bazı filozoflar Allah’ın ‘Muharrik-i Evvel’ olduğunu iddia ediyorlar. Hâlbuki biliyoruz ki Allah’ın yaratması süreklidir. Ki insan istediği kadar dilesin Allah kendisine o kudreti vermediği sürece insan bunu yapamaz.

İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yapmakta olduklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.” (Rum–41)

Berker kardeşimiz sözlerini Hadisi şeriflerden örnekler vererek tamamladı. Sefa kardeşimiz ise sonraki konuya iki ayetle örnek vererek, “İbadet” konusunu anlatmak üzere mikrofonu Mustafa İnce arkadaşımıza verdi.

Mustafa kardeşimiz sözlerine İbadet teriminin kelime anlamını inceleyerek başladı. Kişinin ibadet ettiği şeye(mabud), ona karşı, onun bütün yüceliğini bilerek, karşısında tevazu göstererek, kendi hiçliğini gösterip ona en iyi şekilde hizmet etmesi manasındadır. Birçok anlamının yanı sıra Kur’an’da genelde şu üç manada kullanıldığını görüyoruz;
1- Kul edinmek, köle edinmek(Şuara–22)
2- İtaat etmek
3- Saygı ve tazim göstermek(Müminun–47/Nahl–36)

Allah’a olan sevgimizin bizim kendi hiçliğimizi ve acziyetimizi de içermesi lazımdır. İbadet, bize yollamış olduğu vahiy mektubuna cevap olarak yazdığımız mektup olarak nitelendirilebilir. Yarın Allah katında karşımıza bu gönderdiğimiz mektuplar çıkacaktır. İnsanın yaratılış gayesini Zariyat-56′dan öğreniyoruz aslında. Peygamberimiz bize Allah’a nasıl ibadet edeceğimizi gösteriyor. Bana üç şey sevdirildi derken bunlardan biri namazdır. Yine Hz. Aişe annemizin (r.a) sorusuna cevap olarak da “Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı, bana ne kadar nimet vermiş”. Bedir savaşı öncesinde geceleyin çadırda gündüzünde ağaç altında dua ederken görüyoruz. Onun haricinde Mekke şehrine girerken şükrederek girdiğini görüyoruz. Bir Müslüman’ın hayatta yaptığı her şey ibadet hükmünde geçer. Tabi eğer Allah rızasını güdüyorsa. Örneğin, bir aile reisinin helal kazanç için evden çıkıp, dönene kadar yaptığı bütün şeyler ibadet hükmünde geçer. Son olarak da Müslüman kardeşlerimi biraz rahatsız etmek isterim. Günümüzde parayı, malı, mülkü mabud edinenler var.

“Ben, cinleri de, insanları da, yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.”(Zariyat–56)

Mustafa kardeşimiz futbola karşı olan aşırı tutkuyla ilgili örnekler verip, dinleyici kardeşlerini dikkatli olmaya çağırdıktan sonra sözü Sefa kardeşimize bıraktı. Sefa ise dini ve ibadetlerimizi yalnız Allah’a has kılmamız gerektiğini vurguladıktan sonra ilk bölümün son konuşmasını yapması için mikrofonu Muhammed Tarık kardeşimize verdi. Muhammed kardeşimiz dinin önemini vurgulayıp, Türkçe ve Arapça lügat karşılıklarını verdikten sonra şöyle devam etti. Kur’an’da “Din” kelimesi şu dört unsurda toplanmıştır.

1- Hâkimiyet ve yüce egemenlik
2- Boyun eğip, itaat etmek
3- Hâkimiyetin otoritesi altında meydana gelen fikri ve ameli nizam
4- Nizama uyup, ihlâsla bağlanmaya karşı yüce egemenliğin verdiği mükâfat veya karşı gelmek suretiyle isyan etmeye verdiği ceza

Dinin amacı kula kulluğu önlemek ve kulluğu sadece ona has kılmaktır. Yahudiler Üzeyr Allah’ın oğlu dedikleri için ve Hıristiyanlar teslise inandıkları için sınıfta kalmışlardır. Sadece İslam bu bağlamda karşımıza çıkıyor. Peki dinin kaynağı nedir? İlk başta materyalist ve pozitivistler kendilerince dinin kaynağını açıklıyorlar. İkinci olarak da bizim dini öğrenirken beslendiğimiz kaynaklar. Dinin kaynağı Allah’tır, bize gönderdiği mesajdır. Mesaj kelimesi Arapça’da risale olarak geçer. Bu bağlamda bize gelen risale Kur’an’dır. Bunu ileten kişi de resul’dür. Öyleyse bizim dinimizi öğreneceğimiz iki kaynak vardır. Bunlar Kur’an ve Resulullah’tır. Biz sadece Kur’an’la amel edip, sünnetle amel etmezsek, dinin iki kaynağından birini reddedip, sapıklığa düşmüş oluruz. Peki, hak din nedir? Rabbimiz bize Allah indinde hak din İslam’dır buyuruyor. İslam dışında insanların gittiği bütün yollar, başka bir din olur. Diğer bütün ideolojilerde insan kula kulluktan kurtulamıyor. Dini Allah’a has kılmak hüküm ve emir konusunda Allah’ın rızasını gözetmek. Peki, hayatımızda dinin yeri ve önemi nedir? Din günlük hayatta beş vakit namaz, haftada bir Cuma’ya gitmek veya ayda bir oruç tutmak, hacca gitmekle mi sınırlıdır? Yani bunları yapınca dindar olunur mu? Sorularıyla bizleri dinin gerçek anlamını düşünmeye teşvik eden Muhammed kardeşimiz ilk bölümdeki sözlerini tamamladı.
“Hiç şüphesiz din, Allah katında İslâm’dır. Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ‘kıskançlık ve hakka başkaldırma’ (buğuz) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerine küfrederse, gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir.” (Ali İmran–19)

Oturum başkanı Sefa kardeşimiz iş, okul gibi uğraşıların bizim dini yaşantımızın önüne geçmemesi gerektiğini vurgulayarak, sunumlarını tamamlamaları için arkadaşlara 5′er dakika daha verdi.

Biz yazımızı 4 panelist arkadaşımızın son bölümde söylediği sözlerden birini seçip aktararak tamamlıyoruz. Allah’a emanet olun..
“Hâlâ şunu diyen arkadaşlar olabilir: Tamam da, ne yapmalıyız? İnşallah şu ayete kulak verelim:“Allah’a ibadet edin ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.”(Nisa–36) “(Ömer Engin Karakaş)
“Vahiyden bihaber olan, vahyin yön vermediği akıl sahibi insanlar, bizim, çocuklarımızın eğitim sistemini düzenlemeye kalkışıyor. Daha kendini bile tanımamış olan, Allah’la arasında kopukluk olan insanın, bunu yapması mümkün değildir.” (Berker Işık)
“Nasıl rotası şaşmış bir taşıtın hedefine ulaşamayacağını söylüyorsak, temel kavramları bozuk olan Müslümanların da kendi iddialarını gerçekleştiremeyeceğini söyleyebiliriz.”(Mustafa İnce)
“Hayatımızda dini en önemli yere oturtmamız gerekiyor. Tabiri caizse din bizim için gözlük olmalı, o gözlükle hayata bakmamız lazım.” (Muhammed Tarık Ünaldı)

tefsir dersi 2020

Yazanlarımız